hapis

listen to the pronunciation of hapis
Türkçe - İngilizce
jail

Tom doesn't want to spend the rest of his life in jail. - Tom ömrünün geriye kalanını hapiste geçirmek istemiyor.

Tom's father is in jail. - Tom'un babası hapishanededir.

imprisonment

Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment. - Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.

Tom was threatened with life imprisonment. - Tom ömür boyu hapis ile tehdit edildi.

gaol
prison

I waited for you to get out of prison. - Hapishaneden çıkmanı bekledim.

It surprises most people to find out that the prison warden is a woman. - Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.

duress
prisoner

A prisoner escaped from the prison. - Tutuklu hapishaneden kaçtı.

Ten prisoners broke out of jail. - On mahkûm hapishaneden çıktı.

imprisoned

Mary was wrongly imprisoned for nearly 10 years. - Mary neredeyse 10 yıl haksız yere hapis cezasına çarptırılmıştı.

Tom was imprisoned for life at a state penitentiary. - Tom'a bir devlet cezaevinde ömür boyu hapis cezası verildi.

imprisonment; confinement
charge

He was in prison on a charge of robbery. - Soygun suçlamasıyla hapisteydi.

Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison. - Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

imprisonment, confinement; prison, gaol, jail; prisoner
prison, jail
a kind of backgammon
confinement

Confinement can drive you insane. - Hapis birini çıldırtabilir.

custody
(Ticaret) sentence

Three were sentenced to life in prison. - Üçü hapishanede ömür boyu hapse mahkûm edildi.

Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving. - Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi.

(Askeri) inmate
bridewell
lock away
jail term
durance
detention
hapis yatmak
serve
hapis hükmü
commitment
hapis süresi
stretch
hapis olma
being in jail
hapis olmak
to prison
hapis cezası
prison sentence
hapis cezası ilamı
mittimus
hapis cezası vermek
to send up
hapis cezasını çekmek
serve a sentence
hapis giymek/yemek
to be sentenced to prison
hapis hakkı
law right of retention
hapis yatmak
to serve a time in jail, be in prison
hapis yatmak
serve one's time
hapis yatmak
to be in prison, to serve time
hafif hapis cezası law imprisonment
in a minimum-security prison
ağır hapis
penal servitude
ağır hapis cezası
imprisonment for five years or more
ağır hapis cezası
heavy imprisonment
katıksız hapis
mil . solitary confinement with bread and water as food
katıksız hapis
confinement on bread and water
müebbet hapis
(Hukuk) life sentence or life detention order
müebbet hapis
life imprisonment
müebbet hapis
law life sentence, life
müebbet hapis cezası
life sentence

Tom is serving a life sentence in prison. - Tom cezaevinde müebbet hapis cezasını çekiyor.

Tom has been sentenced to three consecutive life sentences. - Tom üç müebbet hapis cezasına mahkum edildi.

ömür boyu hapis
(Hukuk) life sentence, life detention order
ömür boyu hapis
life sentence

Tom was given a life sentence for killing a security guard. - Tom'a bir güvenlik görevlisini öldürdüğü için ömür boyu hapis cezası verildi.

The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence. - Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.

ömür boyu hapis
lifer
ömür boyu hapis
life imprisonment, life sentence
ömür boyu hapis cezası
law life sentence
hapis