tobacco manufacturing A bundle of tobacco leaves tied together.
An index or pointer on a dial; such as the hour or minute hand of a clock.
On this hand and that hand, were hangings.
Four inches, a hand’s breadth, used in measuring the height of horses.
This fabric has a smooth, soft hand'.
a good hand.
Give him a hand.
an old hand at speaking.
he handed them the letter.
Given under my Hand and Seal of the State this 1st Day of January, 2010.
Bob gave Alice a hand to move the furniture.
to buy at second hand (when no longer in the producer’s hand, or when not new).
Forasmuch as many have taken in hand to set forth in order a declaration of those things which are most surely believed among us.
Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Saatin akrep ve yelkovanı altından yapılmış.
- The hands of the clock are made of gold.
En iyisi onunla başa çıkmamıza izin vermektir.
- It's best to let us handle it.
Ben belgeyi ona vermek istemiştim ama unuttum.
- I had intended to hand the document to him, but I forgot to.
Saatin akrep ve yelkovanı altından yapılmış.
- The hands of the clock are made of gold.
Tom hiç yüzemez. Diğer taraftan, o iyi bir beyzbol oyuncusudur.
- Tom can't swim at all. On the other hand, he is a good baseball player.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Onunla çok ustaca başa çıktın.
- You handled that very skillfully.
Tom ellerini alkışladı.
- Tom clapped his hands.
Kalabalık kazananı coşkuyla alkışladı.
- The crowd gave the winner a big hand.
Elde beş parmak vardır.
- The hand has five fingers.
Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.
- The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
- That actor is both handsome and skillful.
Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.
- The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake.
Temiz eller hayat kurtarır.
- Clean hands save lives.
Bir erkeğin elinde bir demet çiçek varsa, bu onun botanik çalışmayacağı, fakat anatomi çalışacağı anlamına gelir.
- If a guy has got a bunch of flowers in his hand, it means that he is going to practise not botany, but anatomy.
Sana yardım edebilir miyim?
- Could I give you a hand?
Bana yardım edebilir misin?
- Could you lend me a hand?
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Aleti ustalıkla idare etti.
- He handled the tool skillfully.
Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
O, eli cebinde kapının yanında duruyordu
- He was standing by the gate with his hand in his pocket.
Eğer birisi için yemek hazırlıyorsan, lütfen burnunu çekme, kıçını kaşıma veya ellerine hapşırma.
- When you're preparing food for someone, please don't pick your nose, scratch your ass, or sneeze in your hands.
Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.
- A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer.
Lütfen bu kitabı el altında tutun.
- Please keep this book at hand.
El altında ekstra birkaç bataryaya sahip olmak asla kötü bir fikir değil.
- Having a few extra batteries handy is never a bad idea.
Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.
- Tom's right hand began to shake uncontrollably.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
- Hand washing is one way to control bacteria.
Tom turuncu bir tulum giyiyordu ve elleri önünde kelepçeliydi.
- Tom was wearing an orange jumpsuit and his hands were cuffed in front of him.
Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
- Tom broke some bones in his arm and hand.
Bu araba çok kolay kullanılır.
- This car handles very easily.
Adam polise teslim edildi.
- The man was handed over to the police.
Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli.
- Felicja is married to a handsome man called Lazarz.
Topu yakalamak için elini kaldırdı.
- He put up his hand to catch the ball.
Bir tavşanı elle yakalamak zordur.
- It is difficult to catch a rabbit by hand.
Sınav kâğıtlarını öğretmene uzattım.
- I handed the examination papers in to the teacher.
Tom buzdolabından iki bira çıkardı ve birini Mary'ye uzattı.
- Tom got two beers out of the refrigerator and handed one to Mary.
İşçinin öğle on ikide gelmesi bekleniyordu fakat birkaç saattir bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.
- The handyman was supposed to arrive at twelve noon, but got stuck in a traffic jam for a few hours.
Ben oldukça iyi bir işçiyim.
- I'm a pretty good handyman.
O, özürlülere yardım etmek için hayatını adadı.
- She devoted her life to helping the handicapped.
Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
- Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
Zeki ama bir yandan da sık sık dikkatsizce hatalar yapıyor.
- He is clever, but on the other hand he often makes careless mistakes.
Bir yandan, yer ucuz. Öte yandan, çok sıcak.
- On the one hand, the place is cheap. On the other hand, it's too hot.
Michael onu elinden yakaladı.
- Michael caught her by the hand.
Tom Mary'yi elinden yakaladı.
- Tom grabbed Mary by the hand.
Sana yardım edebilir miyim?
- Could I give you a hand?
Yardım edebilir miyim?
- Can I give you a hand?
Onun iyi bir el yazısı var.
- She has good handwriting.
Onun güzel el yazısı vardır.
- She has beautiful handwriting.