Evde mahsur kalmaktan bıktım.
- I'm sick of being stuck at home.
Bütün gün bir ofiste mahsur kalmak istemiyorum.
- I don't want to be stuck in an office all day.
Onlar dört saat boyunca asansörde mahsur kaldılar.
- They were stuck in the elevator for four hours.
Üç aydır burada mahsur kaldık.
- We've been stuck here for three months.
Kitabın iki sayfası birbirine yapışmış.
- Two pages of the book stuck together.
Boğazımda yapışmış bir balık kılçığı var.
- I got a fish bone stuck in my throat.
Boğazımda takılmış bir balık kılçığını çıkarmayı denemek istiyorum.
- I want to try and get a fish bone stuck in my throat.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
- Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Tom'un arabası çamura saplanmış.
- Tom's car is stuck in the mud.
Tom'un arabası çamura saplandı.
- Tom's car got stuck in the mud.
Tom bir trafik sıkışıklığında saplanıp kaldı.
- Tom got stuck in a traffic jam.
Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.
- Bill seems to be stuck on Mary.
Can you shift this gate? I think it's stuck.