h-hour teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- hour
- saat
Saatlerdir bekliyorum.
- I've been waiting for hours.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
- hour
- {i} vakit
Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.
- I put in an hour of jogging before I go to school.
- hour
- vakit zaman
- hour
- an idle hour boş vakit
- hour
- bir saatiik yol
- hour
- ekvatorda on beş derecelik mesafe
- hour
- hour hand akrep after hours çalışma saatlerinden sonraki zaman
- hour hand
- saat akrebi
- rush hour
- (iş gününde) trafiğin en yoğun olduğu zaman
- rush hour
- yoğun saat
Yoğun saatlerde okula gitmek yorucu ve tatsızdır.
- Going to school during the rush hour is tiring and unpleasant.
Neredeyse yoğun saatler.
- It's almost rush hour.
- rush hour
- kalabalık saat
- rush hour
- işe gidiş-geliş saatleri
- rush hour
- kalabalık zamanı
- you can pick it up in an hour
- bir saat içerisinde alabilirsiniz
- at this hour
- bu saatte
- busy hour
- (Bilgisayar,Teknik) meşgul saat
- consumption per hour
- (Otomotiv) bir saatteki yakıt tüketimi
- golden hour
- altın saat
- hour hand
- saatte akrep
- in one hour
- (Bilgisayar) bir saat
- local hour
- (Askeri) mahalli saat
- miles per hour
- (Askeri) saatte mil
- once per hour
- saatte bir kez
- one hour
- (Bilgisayar) bir saat
- per hour
- saatte
Tom Mary'ye su aygırlarının saatte yaklaşık 30 kilometrelik bir hızla koşabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom told Mary that he thought a hippopotamus could run at a speed of about 30 kilometers per hour.
Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
- The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- ampere hour
- amper saat
- ampere hour capacity
- amper saat kapasitesi
- ampere hour efficiency
- amper saat verimi
- ampere hour meter
- amper saat metre
- ampere-hour
- amper-saat
- an idle hour
- boş vakit
- at the eleventh hour
- son dakikada
- at the eleventh hour
- yumurta kapıya gelince
- at the eleventh hour
- son anda
- children's hour
- sınalgıda çocuk sögeni
- early morning hour
- sabahın erken saatleri
- every hour
- her saat
Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.
- Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play.
Sami, her günün her saatinde Leyla'ya mesaj attı.
- Sami texted Layla every hour of every day.
- half hour
- yarım saat
- happy hour
- mutlu saat
Mutlu saati kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss happy hour.
Mutlu saat boyunca bütün içkiler yarı fiyatına.
- During happy hour, all drinks are half price.
- horsepower hour
- beygir gücü saat
- hour
- sögen
- hour angle
- saat açısı
- hour circle
- saat dairesi
- hour circle
- sögen dairesi
- hour hand
- akrep (sögen)
- hour wheel
- sögen çarkı
- hour wheel
- saat çarkı
- in every hour
- her saat
- kilowatt hour meter
- kilovat saat metre
- kilowatt-hour
- kilovat saat
- late night hour
- gecenin geç saatleri
- lumen hour
- lümen saat
- lumen hour
- lümensaat
- man-hour
- kişi-saat
- man-hour
- adam-saat
- man-hour
- bir sögenlik çalışma
- megawatt hour
- megavat saat
- miles per hour
- mil/saat
- milliampere hour
- miliamper saat
- per hour
- her sögen
- rush hour
- işe gidiş-geliş sögenleri
- wages per hour
- sögen vergini
- working hour
- çalışma saati
- zero hour
- operasyon başlama saati
- 11th hour
- 11. saat
- 11th hour
- on birinci saat
- a half hour
- yarım saat
- at a late hour
- geç bir saatte
- bad quarter of an hour
- bir saat kötü çeyrek
- each hour
- her saat
- employee hour
- Çalışma saati
- half-hour
- yarım saat
- happy hour
- Bar ve benzeri yerlerde içeceklerin indirimli verildiği indirim saati
- happy-hour
- Mağaza, restoran, bar ve şair yerlerde günün değişik saatlerinde yapılan indirim saati
- his last hour has come.
- Onun son saatte geldi
- hour after hour
- saat sonra saat
- hour glass
- saat camı
- kilometer per hour
- Saatte kilometre
- kilowatt-hour
- Kilowat cinsinden enerjinin saat cinsinden zamanla çarpımı.Belirli bir zamanda (saatte)harcanan,kullanılan kilowat cinsinden elektrik enerjisi
- last hour
- son saat
- machine hour
- makine saat
- off hour
- saat kapalı
- peak hour
- İş gününün başlangıç saati ve iş çıkışı saati gibi trafik ve insan kalabalığının yoğun olduğu zaman dilşmi
- peak hour
- pik saat
- quarter of an hour
- Bir saat çeyrek
- rush hour
- İş giriş ve çıkış saati, yoğun saat, kalabalık zamanı
- rush hour
- İş gününün başlangıç saati ve iş çıkışı saati gibi trafik ve insan kalabalığının yoğun olduğu zaman dilşmi
- rush hour
- iş çıkışı
İş çıkışındaki yoğun trafiğe yakalanmak korkunçtur.
- It's horrible to get caught in rush hour traffic.
- rush hour
- İş çıkış saati, yoğun saat, kalabalık zamanı
- rush hour traffic
- trafiğin en yoğun olduğu akşam yada sabah trafiği
- small hour
- küçük saat
- the last hour
- son saat
- witching hour
- Geceyarısı ve sonrasındaki insanın içinde geceye ait korkulu hisleri uyandıran zaman
- woman's hour
- kadın saat
- 12 hour clock
- 12 saatlik zaman biçimi
- 12 hour time format
- 12 saatlik zaman biçimi
- 24 hour time format
- 24 saatlik zaman biçimi
- ampere hour capacity
- amper-saat kapasitesi
- ampere hour efficiency
- amper-saat verimi
- ampere hour meter
- amper-saat metre
- busy hour
- mesgul saat
- cheap time end hour
- (Bilgisayar) indirimli tarife son saati
- consultation hour
- muayene saati
- eleventh hour
- son dakika
- gallons per hour
- (Askeri) SAATTE GALON
- gang hour
- (Askeri) POSTA İŞ SAATİ: Gemi yükleme ve boşaltma işlerinde (stevedoring) çalışan, genellikle, 12: 21 kişiden mürekkep, ambar ağzı amelesinin bir saatlik çalışması
- gang hour
- (Askeri) posta iş saati
- half an hour
- yarım saat
Neredeyse yarım saattir bekliyorum.
- I have been waiting for almost half an hour.
Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.
- It took us half an hour to set up the tent.
- half hour
- yarım saatlik
- hhour
- askeri taarruzun başlaması için tespit edilmiş saat
- hour
- gök kutuplarından geçen büyük daire
- hour
- {i} zaman
Birkaç sayfa ingilizceyi çevirmek iki saatten daha fazla zamanımı aldı.
- It took me more than two hours to translate a few pages of English.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
- hour angle
- (Askeri) SAAT AÇISI: Gözetleyicinin üzerinde bulunduğu meridyen ile gök yüzünde bulunan belirli bir cisimden geçen saat dairesinin kutupta meydana getirdiği açı
- hour angle method
- (Askeri) saat açısı usulü
- hour by project
- (Bilgisayar) projelere göre saatler
- hour circle
- (Askeri) SAAT DAİRESİ: Gök kubbesinin, kutuplardan geçen herhangi bir dairesi; özellikle, arz meridyenlerinden birinin arz küresi üzerindeki iz düşümü
- hour counter
- saat sayacı
- hour data
- (Bilgisayar) saat verisi
- hour employee
- (Ticaret) saatlik işçi
- hour glass
- Kumsaati
- hour of flight
- (Havacılık) uçuş saati
- hour of work
- (Ticaret) iş süresi
- hour rate
- (Ticaret) saatlik ücret
- hour recorder
- saat kaydedici
- hour reports
- (Bilgisayar) saatlik raporlar
- inside of an hour
- bir saat zarfında
- inside of an hour
- bir saate kadar
- kilometer per hour
- kilometre bolü saat
- kilometers per hour
- (Askeri) kilometre / saat
- kiloton(s); knot (nautical miles per hour)
- (Askeri) kiloton; deniz mili (deniz mili / saat)
- late hour
- geç saat
- local hour angle
- (Askeri) MEVKİ SAAT AÇISI: Gözlemciden geçen meridyen ile rasat edilen gök cisminin enlemi üzerindeki izdüşümünden geçen meridyen arasındaki boylam farkı. Bu fark, kutupta teşekkül eden bir açı ile ifade edilir
- lunch hour
- öğle tatili
- man hour
- emek-saat
- miles per hour
- (Askeri) SAATTE MİL: Bir saat zarfında katedilen mil miktarı
- on the hour
- saat başı
- on the hour
- saat başında
- per hour
- saati
- per hour
- saat başına
Ülkenizde saat başına ortalama ücret nedir?
- What's the average wage per hour in your country?
Saat başına ne kadar ücret alıyorsunuz?
- How much do you charge per hour?
- quarter hour
- çeyrek saat
- rush hour traffic
- iş trafiği
- seaborne assault landing hour; specific time an operation or exercise begins
- (Askeri) muhasamatın başlama saati
- the man of the hour
- (deyim) gunun adami
- troop information hour
- (Askeri) GENEL KÜLTÜR SAATİ: Memleketin birer vatandaşı ve Silahlı Kuvvetlerin birer üyesi sıfatıyla sorumluluklarını idrak etmek ve bunlara gereken önemi vermek maksadıyla, Ordu personeline, görevleriyle ilgili önemli konularda bilgi vermek ve genel kültür için gerekli kaynaklar bulmak üzere hazırlanan ve en az bir saat süren eğitim zamanı. Bu program, haftada en az bir defa uygulanır
- twelve hour clock
- oniki saatlik zaman
- twice per hour
- saatte iki kez
- unearthly hour
- uygunsuz zaman
- wages per hour
- saat ücreti
- what are the charges per hour
- saat başına ücretiniz ne kadar
- what does it cost per hour
- saati ücreti ne kadar
- what's the charge per hour
- saati ne kadar
- witching hour
- geceyarısından sonraki saatler
- working hour
- mesai saati
- zero hour
- başlangıç anı
- zero hour
- (Askeri) Harekatın başlama zamanı
- zero hour
- saldırı anı
- zero hour
- kritik an