My breathing got faster and I became tense.
- Nefes almam hızlandı ve gerildim.
Software is getting slower more rapidly than hardware becomes faster.
- Yazılım donanımın hızlanmasından daha hızlı yavaşlıyor.
I had to hurry the work.
- İşi hızlandırmak zorunda kaldım.
The expansion of the universe is speeding up.
- Evrenin genişlemesi hızlanıyor.
Tom did his best to speed up the process.
- Tom süreci hızlandırmak için elinden geleni yaptı.
Let's see if we can speed up the process a little.
- Süreci biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımıza bakalım.