Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
- Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
Kendi sorunlarınızla yüzleşecek kadar büyümüşsünüzdür.
- You're grown up enough to face your own problems.
Tom'un yetişkin bir kızı var.
- Tom has a grown daughter.
O çocuk sanki bir yetişkin gibi konuşuyor.
- That boy talks as if he were a grown up.
Pirinç yağışlı bölgelerde yetiştirilir.
- Rice is grown in rainy regions.
Tom yıllardır buğday yetiştirdi.
- Tom has grown wheat for many years.
O, adeta, büyümüş bir bebek.
- He is, as it were, a grown up baby.
Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
- Sandra has grown up to be a beautiful woman.
Çocuklar için tasarlanmış kitap yetişkinleri eğlendiriyor.
- Intended for children, the book entertains grown-ups.
Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.
- The little boy is used to talking with grown-ups.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
Bizim çocuklarımız olgun.
- Our children are grown.
Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.
- That boy talks as if he were a grown up.
What one was a farm was grown with trees.
We not only have to cultivate our home-grown talent better, but we also need to stimulate the flow of talent into our country.
... same rules, because that's how our economy's grown. That's how we built the world's ...
... young boys to young men and to grown men. ...