Seninle yaşlanmak istiyorum.
- I want to grow old with you.
Yaşlanmak istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
Yaşlandıkça unutkan olduk.
- We become forgetful as we grow older.
Biz yaşlandıkça, hafızamız zayıflar.
- As we grow older, our memory becomes weaker.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Yaşlanma hiçbir şeye mal olmaz.
- Aging doesn't cost anything.
İlaç firması yaşlanma sürecini durdurmak için hayat iksirini arıyor.
- The pharmaceutical company is looking for the Elixir of Life to stop the ageing process.
Yaşlanma ölmek zorunda olduğunuz bir hastalıktır.
- Ageing is a disease that you must die of.
O yaşlanan film yıldızı üç kez yüz gerdirme ameliyatı oldu.
- That aging film star has had three facelifts.
Bu ülkenin yaşlanan bir nüfusu var.
- This country has an aging population.