growing old

listen to the pronunciation of growing old
İngilizce - Türkçe
ihtiyarlama
grow old
yaşlanmak

Seninle yaşlanmak istiyorum. - I want to grow old with you.

Yaşlanmak istemiyorlar. - They don't want to grow old.

aging
(Denizbilim) yaşlnma
aging
(İnşaat) yaşlandırmak
aging
(Gıda) olgunlaşma
aging
yaşlanmak
aging
(Ticaret) sıraya koymak
grow old
kocalmak
grow old
farımak
grow old
kocaltmak
grow old
yıpranmak
grow old
kartlaşmak
grow old
saçı başı ağarmak
aging
eskime
aging
{f} yaşlandır
aging
yıllanma
grow old
yaşlan

Yaşlandıkça unutkan olduk. - We become forgetful as we grow older.

Biz yaşlandıkça, hafızamız zayıflar. - As we grow older, our memory becomes weaker.

aging
yaşlanma

Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir. - Physical changes are directly related to aging.

Yaşlanma hiçbir şeye mal olmaz. - Aging doesn't cost anything.

ageing
{i} eskime
ageing
{i} yaşlanma

İlaç firması yaşlanma sürecini durdurmak için hayat iksirini arıyor. - The pharmaceutical company is looking for the Elixir of Life to stop the ageing process.

Yaşlanma ölmek zorunda olduğunuz bir hastalıktır. - Ageing is a disease that you must die of.

ageing
{i} ihtiyarlama
ageing
(Tekstil) buharlama
aging
yıllanma/yaşlanma
aging
{i} ihtiyarlama
aging
yaşlan

O yaşlanan film yıldızı üç kez yüz gerdirme ameliyatı oldu. - That aging film star has had three facelifts.

Bu ülkenin yaşlanan bir nüfusu var. - This country has an aging population.

aging
kocayan
aging
{f} yaşlan: prep.yaşlanarak
grow old
(Fiili Deyim ) 1- ihtiyarlamak , kocamak 2- eskimek
grow old
ihtiyarlamak
grow old
eskimek
grow old
kocamak
İngilizce - İngilizce
Present participle of grow old
ageing
senescent
aging
grow old
become older, become aged; become worn out
growing old

    Heceleme

    grow·ing old

    Türkçe nasıl söylenir

    grōîng ōld

    Telaffuz

    /ˈgrōəɴɢ ˈōld/ /ˈɡroʊɪŋ ˈoʊld/