Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir.
- A growing child requires more food.
Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
- There's growing anger over the government's decision.
O ülkenin ekonomisi büyüyor.
- That country's economy is growing.
Kalabalık gittikçe büyüyor.
- The crowd is growing larger and larger.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
- You should try growing your own food.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
- The rate of growth is growing exponentially.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Growing season here begins in March.
Milk is good for growing children.
Among other kinds the Patna justly celebrated, but perhaps the most fertile province for rice-growing is Arracan, from whence great quantities of the grain are shipped to Europe from the port of Akyab, the importance of which is yearly increasing.