Ben zemin katta yaşıyorum.
- I live on the ground floor.
Beşinci katta hiç sıcak su yok, ama zemin katta var.
- There's no hot water on the fifth floor, but there is on the ground floor.
Gerçek söylentinin asılsız olmasıdır.
- The fact is that the rumor is groundless.
Çok fazla toprak kaybediyoruz.
- We're losing too much ground.
Elektrik ekipmanları topraklı mı?
- Is the electrical equipment grounded?
Depremin ardından, insanlar şaşkınlıkla yerdeki derin çukura baktılar.
- After the earthquake, people stared into the deep hole in the ground in surprise.
Asker yerde yaralı yatıyordu.
- The soldier lay injured on the ground.
Okyanusu öv ama karada kal.
- Glorify the ocean, but stay on the ground.
Hükümet ahlaksızlık gerekçesiyle kitabı yasaklamaya kararı verdi.
- The government decided to ban the book on grounds of indecency.
Halkın korkuları sebepsiz değildir.
- The people's fears aren't groundless.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
Zina bir boşanma nedeniydi.
- Adultery was a ground for divorce.
Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.
- He has good grounds for believing that.
Bir çay kaşığı öğütülmüş tarçın yaklaşık iki gramdır.
- A teaspoon of ground cinnamon is about two grams.
Enerjini harcıyorsun. Şikayetin temelsiz.
- You're wasting your energy. Your complaint is groundless.
Ev temele kadar yandı.
- The house burned to the ground.
O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.
- He resigned on the grounds of ill health.
Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
- The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
Benim fincanımda bırakılmış kahve telveleri vardı.
- There were coffee grounds left in my cup.
Enerjini harcıyorsun. Şikayetin temelsiz.
- You're wasting your energy. Your complaint is groundless.
O, spor sahasını geçti.
- He crossed the sports ground.
Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
- My computer is connected to a properly grounded outlet.
Salatanda taze çekilmiş karabiber istiyor musun?
- Do you want fresh ground pepper on your salad?
Halkın korkuları sebepsiz değildir.
- The people's fears aren't groundless.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
The worm crawls through the ground.
Jim was grounded in maths.
Because of the bad weather, all flights were grounded.
lenses of ground glass.
The teenager's father decided to ground him for two weeks after he broke curfew again.
ground mustard seed.
When the flight crew has their aircraft under control, everything is working normally and yet it still crashes into the ground, that's a Controlled Flight Into Terrain.
- When the flight crew has their aircraft under control, everything is working normally and yet it still crashes into the ground, that's CFIT.
I ground the coffee up nicely.