Ben zemin katta yaşıyorum.
- I live on the ground floor.
Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
- He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
Burada yabancı bir topraktayız.
- We're on unfamiliar ground here.
Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
- The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
Bir taşa takıldım ve yere düştüm.
- I tripped over a stone and fell to the ground.
Bu park asil bir aile için bir avlanma yeriydi.
- This park used to be a hunting ground for a noble family.
Salatanda taze çekilmiş karabiber istiyor musun?
- Do you want fresh ground pepper on your salad?
Hükümet ahlaksızlık gerekçesiyle kitabı yasaklamaya kararı verdi.
- The government decided to ban the book on grounds of indecency.
Halkın korkuları sebepsiz değildir.
- The people's fears aren't groundless.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
Zina bir boşanma nedeniydi.
- Adultery was a ground for divorce.
Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.
- He has good grounds for believing that.
Bir çay kaşığı öğütülmüş tarçın yaklaşık iki gramdır.
- A teaspoon of ground cinnamon is about two grams.
İtfaiye aracı gelmeden önce ev temele kadar yandı.
- The house burned to the ground before the fire truck arrived.
Bazı temel kurallar belirleyelim.
- Let's establish some ground rules.
O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.
- He resigned on the grounds of ill health.
Tom sağlık gerekçesiyle erken emekli oldu.
- Tom took early retirement on health grounds.
Benim fincanımda bırakılmış kahve telveleri vardı.
- There were coffee grounds left in my cup.
O, spor sahasını geçti.
- He crossed the sports ground.
Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
- My computer is connected to a properly grounded outlet.
Salatanda taze çekilmiş karabiber istiyor musun?
- Do you want fresh ground pepper on your salad?
The worm crawls through the ground.
Jim was grounded in maths.
Because of the bad weather, all flights were grounded.
lenses of ground glass.
The teenager's father decided to ground him for two weeks after he broke curfew again.
ground mustard seed.
When the flight crew has their aircraft under control, everything is working normally and yet it still crashes into the ground, that's a Controlled Flight Into Terrain.
- When the flight crew has their aircraft under control, everything is working normally and yet it still crashes into the ground, that's CFIT.
I ground the coffee up nicely.