Bu fena halde adil değil.
- This is grossly unfair.
Annesi fena halde kilolu olduğu için Mary okulda zorbalık yaşadı.
- Mary was bullied at school because her mother was grossly overweight.
Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
- You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
Geçen yıl Tom'un brüt geliri otuz bin doların üzerindeydi.
- Tom's gross income last year was over thirty thousand dollars.
Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
- You must be more careful to avoid making a gross mistake.
Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.
Sıçan bıyıkları iğrençtir.
- Rat whiskers are gross.
Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
- You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
Bu gizliliğin bariz bir ihlalidir.
- This is a gross violation of privacy.
Kocaman bir şey görmek istiyor musun?
- Do you want to see something gross?
The movie grossed three million on the first weekend.