Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
- Nakido is better than Twitter.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
İngilizceyi daha çok severim.
- I like English better.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee better than tea.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- Let's try to make our world better.
Tom ondan daha iyi yapmak zorunda kalacak.
- Tom is going to have to do better than that.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
- If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.