O, demiryolunu kavramaya çalıştı.
- He tried to grasp the rail.
Onun ne demek istediğini tamamen kavramadım.
- I didn't quite grasp what she meant.
Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
- Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
Bu meseleyi anlamak zorundayız.
- We have to grasp this issue.
İpi iki eliyle kavradı.
- He grasped the rope with two hands.
Sorun benim kavramamın ötesinde.
- The problem is beyond my grasp.
Curdken ona doğru koştu ve onun başından bir tutam saç tutmak istedi.
- Curdken ran up to her and wanted to grasp some of the hair from her head.
Curdken ona doğru koştu ve onun başından bir tutam saç tutmak istedi.
- Curdken ran up to her and wanted to grasp some of the hair from her head.
Bu meseleyi anlamak zorundayız.
- We have to grasp this issue.
The goal is within my grasp.