İstasyona erken varmak için çaba harcadı.
- He made an effort to get to the station early.
Vienna'ya yürüyerek varmak ne kadar sürer?
- How long does it take to get to Vienna on foot?
İşe başlamak istiyorum.
- I want to get to work.
Çalışmaya başlamak zorundayım.
- I have to get to work.
Bir şey yapmaya gitmeliyim.
- I've got to go do something.
Yarın kiliseye gitmeliyim.
- I've got to go to church tomorrow.
Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
- Mutual steps have to be taken.
Kent merkezine ulaşmak için hangi otobüs veya trene binebileceğimi bana söyleyebilir misin?
- Can you tell me which bus or train I can take to get to the town centre?
Tom çatıya ulaşmak için merdivene tırmandı.
- Tom climbed up a ladder to get to the roof.
Oraya Tom ile gitmek zorunda kalmaktan nefret ediyorum.
- I'd hate to have to go there with Tom.
Sen sadece Tom'u öpmek zorunda kalmaktan korkuyorsun.
- You're just afraid you'll have to kiss Tom.
Kimseyi incitmek zorunda olmak istemiyorum.
- I don't want to have to hurt anyone.
Sizin için endişelenmek zorunda olmak istemiyorum.
- I don't want to have to worry about you.
He's refusing to testify. I think the Mob got to him.
This job's really getting to me. I don't know how much longer I'll last.
How many children have you got?.
He got a lot of nerve.
We got to ride to clean up the streets / For our wives and our daughters!.
I gotta feeling that tonight's gonna be a good night.
I gotta learn this for my examination.
... we've got to pursue. ...
... And when it got to LA, the other stuff didn't pass customs. ...