Hayatta bir şey elde etmek istiyorsanız, akıntıya karşı yüzmelisiniz.
- If you want to get something in life, you should go against the flow.
Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
- What you said really got through to Tom.
Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
- Bill got up so early that he caught the first train.
Genellikle saat altıda kalkarım, fakat dün sabah sekizde kalktım.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
Şey, ben şimdi gitmeliyim.
- Well, I've got to go now.
Yarın kiliseye gitmeliyim.
- I've got to go to church tomorrow.
Tom yataktan çıktı ve giyindi.
- Tom got out of bed and got dressed.
O giyindi ve dışarı çıktı.
- He got dressed and went outside.
Onlar trene bindiler.
- They got into the train.
Onlar tekneye bindiler.
- They got into the boat.
Harvard'a gerçekten girdiğine inanamıyorum.
- I can't believe that you actually got into Harvard.
Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
- He got into this school in September last year.
Sanırım onu doğru anladım.
- I think I got it right.
Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
- I got it, so no bullshit, okay?
Ben yanlış otobüse bindim.
- I got on the wrong bus.
Ben yanlış trene bindim.
- I got on the wrong train.
Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.
- Tom got out of prison after 30 years.
Tom hastaneden çıktı.
- Tom got out of the hospital.
Sonunda eski arabamızdan kurtulduk.
- We finally got rid of our old car.
Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu.
- When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it.
Sonunda Tom'dan kurtuldum.
- I finally got rid of Tom.
Eski buzdolabımdan kurtuldum.
- I got rid of my old fridge.
Tom'u geri getirmek için her şeyi yapacağım.
- I'll do anything to get Tom back.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get her back?
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
İyi bir koltuk almak için yapmanız gereken tek şey, erken çıkmaktır.
- All that you have to do to get a good seat is to leave early.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Kızmak için neden yok.
- That's no reason to get angry.
Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
- I just had to get away.
Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in getting away.
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.
Tom saçını tıraş ettirmek için, hastanenin yakınındaki berbere gitti.
- Tom went to the barbershop near the hospital to get his hair cut.
Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to chat.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
Tom'un işleri hatasız yapmak için tek şansı vardı.
- Tom had only one chance to get things right.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Tom buraya erken gelmek isteyen kişidir.
- Tom is the one who wanted to get here early.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Tom'u eve geri götürmek zorundayız.
- We've got to get Tom back home.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
- I'm getting used to eating alone.
Helen yeterince yemek yemiyor ve zayıflıyor.
- Helen does not eat enough and she is getting thin.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
- How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We've got to get Tom out of here.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Kendisiyle geçinmek çok zordur.
- He is rather hard to get along with.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is hard to get along with.
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
- We have got to get him to take that project seriously.
Onun yeni teoriyi anlamasını sağlamak imkansızdır.
- It is impossible to get him to understand the new theory.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing you say that.
Tom'un vize alamadığını duymak bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- We were disappointed to hear that Tom couldn't get a visa.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Tom'un başını belaya sokmakla ilgili uzun bir geçmişi var.
- Tom has a long history of getting into trouble.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Bu şehirde bir taksiye binmek çok zor.
- It's very hard getting a taxi in this city.
Ben arabaya binmekten usanıyorum.
- I'm getting sick of the ride.
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to get in touch with you?
Bunun üzerinden geçmek yok.
- There's no getting over that.
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Ondan kurtulmak istiyorum.
- I want to get rid of it.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Oraya varmak ne kadar sürer?
- How long will it take to get there?
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Tom ödevini zamanında yaptırmak için bile uğraşmadı.
- Tom didn't even try to get his homework done on time.
Tom işleri çabucak yaptırmak istedi.
- Tom wanted to get things done quickly.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
How many children have you got?.
He got a lot of nerve.
We got to ride to clean up the streets / For our wives and our daughters!.
I can't go out tonight, I've got to study for my exams.
We got the last bus home.
He's a little odd. He got drunk and cleaned my whole house. He even organized my DVD collection.
A: 'You're not painting the house again are you?' B: 'Got it in one!'.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
It is a typical Gothic church.
- O, tipik bir Gotik Kilisesidir.
Gothic novels reappeared at the end of the century.
- Gotik romanlar yüzyılın sonunda yeniden ortaya çıktı.
... She's got the bangs. ...
... Or I've got to deal with my aging parent and get my mom ...