Aşkta ve savaşta her şey adildir.
- All's fair in love and war.
Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
- They should also be fair to others.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
- I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
- Tom did fairly well on the test he took yesterday.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yaşam adil değil ama hala güzel.
- Life isn't fair, but it's still good.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
- She was the fairest in the whole land.
Bu çok adil değil, değil mi?
- That's not very fair, is it?
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
- Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.