Haklısın. Yaşamaya devam etmek zorundayım.
- You're right. I have to go on living.
Konuşma ile devam etmek istiyorsan biraz daha düşük konuşsan iyi olur.
- If you want to go on with the conversation, you'd better speak a bit lower.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
- In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
- I want to get a haircut before I go on the trip.
Benimle birlikte pikniğe gitmek istiyor musunuz?
- Do you want to go on a picnic with me?
Polonya'da bir tatile gitmek istiyorum.
- I want to go on a holiday in Poland.
Tom diyet yapmak zorunda.
- Tom has to go on a diet.
Doktor diyet yapmam için talimat verdi.
- The doctor instructed me to go on a diet.
Hadi birer birer gidelim.
- Let's go one at a time.
Onlar tekrar grev yapacaklar mı? Korkarım ki öyle.
- Will they go on strike again? I'm afraid so.
O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.
- She was too tired to go on working.
Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
- My father would not permit me to go on to college.
İşçiler greve gitmekle tehdit etti.
- The employees threatened to go on strike.
Şimdi greve gitmek yararsız.
- It is useless to go on strike now.
I didn't make a decision because I didn't have anything to go on.
I really don't want to know what goes on between you and your boyfriend behind closed doors.
In order to get to town, I decided to go on the bus.
First of all, you go on about it far more than you think you do, ..
We cannot allow this state of affairs to continue any longer.
- We cannot allow this state of affairs to go on any longer.