O, şiiri monoton bir şekilde okudu. - He read the poem in a monotone.
O, şiiri monoton bir şekilde okudu.
He read the poem in a monotone.
Tom Mary'nin mektubunu bize monoton bir sesle okudu. - Tom read out Mary's letter to us in a monotone voice.
Tom Mary'nin mektubunu bize monoton bir sesle okudu.
Tom read out Mary's letter to us in a monotone voice.
Ben tekdüze yaşamdan bıktım. - I'm tired of the monotonous life.
Ben tekdüze yaşamdan bıktım.
I'm tired of the monotonous life.