Bütün kalbinle mutluluğu çağırsan, mutluluk kulak vermez. Mutluluk seçilmiş kişileri bulur.
- Auch wenn du vom ganzen Herzen nach dem Glück rufst, hört es dich nicht. Glück findet die, die auserkoren sind.
Mutluluk ve huzur iyi bir kariyerden daha önemlidir.
- Glück und Harmonie sind wichtiger als eine schöne Karriere.
Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.
- If ignorance is bliss, there should be more happy people.
Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.
- The bliss was often interrupted by anxiety.
Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
- You don't need much to be blissfully happy.
Tom keyifli şekilde mutlu.
- Tom is blissfully happy.
I was lucky that I was able to find a good babysitter.
- Ich hatte Glück, dass es mir gelungen ist, einen guten Baby-Sitter zu finden.
My mother prefers the arbitrary selection of the lottery machines over my lucky numbers.
- Meine Mutter zieht die willkürliche Auswahl der Lotteriegeräte meinen Glückszahlen vor.