gizleyen

listen to the pronunciation of gizleyen
Türkçe - İngilizce
screener
questions used to screen for appropriate respondents
The call screener answers the calls made to the show, gets basic information from the caller, and preps that person to go on air The screener is looking for calls that are on topic, compelling, and that will add to the show
A question that is used to identify qualified respondents
The questionnaire used to qualify and recruit participants for focus group research
{i} person or thing that sorts or filters; one who covers, camouflager; one who hides, concealer
A person who screens
a guard at an airport who checks passengers or their luggage at a security checkpoint
gizle
hide

Tom had nothing to hide. - Tom'un gizleyecek bir şeyi yoktu.

I shall hide the key so that you cannot open the suitcase. - Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.

gizle
blot out
gizle
secrete
gizle
{f} secreting
gizle
{f} hidden

The walls are hidden by ivy. - Duvarlar sarmaşık tarafından gizlenmiştir.

Now the mountain is hidden by the clouds. - Şimdi, dağ bulutlar tarafından gizlenmiştir.

gizle
conceal

We can normally conceal our thoughts from others. - Biz normalde düşüncelerimizi başkalarından gizleyebiliriz.

She concealed the fact that she used to be a salesgirl. - O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.

gizle
{f} disguise

The thief disguised himself as an old lady. - Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.

He makes no disguise of his feelings. - O hislerini gizlemez.

gizle
gloss over
alev gizleyen
(Askeri) flash hider
alev gizleyen huni
(Askeri) muzzle bell
duygularını gizleyen
undemonstrative
duygularını gizleyen kimse
dissembler
gizle
concealing

Tom isn't very good at concealing his feelings. - Tom hislerini gizlemede çok iyi değildir.

Tom has done a pretty good job concealing his dissatisfaction. - Tom memnuniyetsizliğini gizleyen oldukça iyi bir iş yaptı.

gizle
concealed

Tom concealed his anger from Mary. - Tom öfkesini Mary'den gizledi.

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

gizle
disguised

She disguised herself as him. - O, kendini o olarak gizledi.

Tom disguised himself as a priest. - Tom bir rahip olarak kendini gizledi.

kimliğini gizleyen kimse
incognito
siyasi görüşünü gizleyen
crypto
yeteneklerini gizleyen kimse
a dark horse
gizleyen