giysi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- wear
She wears beautiful clothes.
- O, güzel giysiler giyer.
Tom and Mary even always wear the same color clothes.
- Tom ve Mary her zaman aynı renk giysileri bile giyiyorlar.
- clothes
We provided them with money and clothes.
- Biz onlara para ve giysi sağladık.
Stow away carefully the clothes you removed.
- Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
- dress
Mary's dress is drying in the sun.
- Mary'nin giysisi güneşte kuruyor.
Tom made Jill a new dress.
- Tom Jill'e yeni bir giysi yaptı.
- clothing
I sell clothing online.
- İnternetten giysi satıyorum.
I made this clothing myself.
- Bu giysiyi ben kendim yaptım.
- garment
These garments are made from wool.
- Bu giysiler yünden yapılır.
We brought him his son's completely bloodstained garment.
- Ona oğlunun tamamen kana bulanmış giysisini getirdik.
- apparel
We went up by two floors in order to reach the apparel stalls.
- Giysi tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- attire
- clothes, costume, garments, gear, tags; dress, frock
- costume
Where can I rent a costume?
- Nereden bir giysi kiralayabilirim?
What kind of costumes did you buy for the children?
- Çocuklar için ne tür giysiler aldın?
- tire
- garb
- body suit
- thing
My grandmother likes to weave things.
- Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- gear
We mustn't forget their sports gear.
- Biz onların spor giysilerini unutmamalıyız.
- vest
- frock
- robe
Mary was wearing a black robe.
- Mary siyah bir giysi giyiyordu.
- vesture
- raiment
- toggery
- tog
- guise
- caparison
- attirement
- getup
- togs
- habiliment
- vestment
- giysi sağlamak
- clothe
- giysi biçip diken kimse
- tailor
- giysi boyama
- (Tekstil) garment dye
- giysi daraltmak
- take in
- giysi daraltmak
- take up
- giysi dolabı
- garderobe
- giysi fabrikaları
- clothing factories
- giysi kısaltmak
- take up
- giysi odası
- wardrobe
- giysi tasarımı
- costume design
- giysi çıkarmak
- take off
- giysi kolu
- sleeve
Tom wiped his face with his sleeve.
- Tom giysi koluyla yüzünü sildi.
- giysi, giyecek
- clothes, clothing
- giysi aksesuarları
- dress accessories
- giysi bölümleri
- clothing sections
- giysi denemesi
- (Tiyatro) dress rehearsal
- giysi dolabı
- wardrobe, armoire
- giysi dolabı
- wardrobe
- giysi formları
- dress forms
- giysi mankeni
- lay figure
- giysi tasarımcıları
- costume designers
- giysi çizelgesi
- (Tiyatro) costume plot
- giyim ve giysi
- clothing and dress
- (giysi) çıkarmak
- take off
- gündelik giysi
- casual
Tom was dressed in casual clothing.
- Tom gündelik giysiler giyinmişti.
- giysiler
- {i} things
My grandmother likes to weave things.
- Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- istenmeyen giysi
- castoff
- (giysi) daraltmak
- take in
- (giysi) gevşek
- full
- (giysi) hazır
- ready-made
- (giysi) prova etmek
- try on
- (giysi) tersyüz etmek
- turn
- (giysi) yıkayıp ütülemek
- launder
- (giysi) yırtık pırtık
- ragged
- balıkçı yakalı (giysi)
- roll-neck
- bol (giysi)
- full
- dökümlü (giysi)
- loose
- etnik giysi
- ethnic costume
- giysiler
- clothing
She only buys second-hand clothing.
- O sadece ikinci el giysiler alır.
Mary is wearing provocative clothing.
- Mary kışkırtıcı giysiler giyiyor.
- giysiler
- clothes
These clothes are finally dry.
- Bu giysiler nihayet kuru.
Stow away carefully the clothes you removed.
- Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
- giysiler
- apparel
- günlük (giysi)
- casual
- rahat (giysi)
- casual
- spor giysi
- activewear
- teni dalayan (kumaş/giysi)
- itchy
- terzinin yaptığı (giysi)
- tailor-made
- tulum giysi
- boiler suit
- yırtık pırtık giysi
- tatters
- çok dar (giysi)
- skintight
- üste oturan (giysi)
- close-fitting
- giysi kolu
- arm
- giysiler
- costumes
What kind of costumes did you buy for the children?
- Çocuklar için ne tür giysiler aldın?
- paltoya benzeyen bir giysi
- coat-like garment
- (giysi) değiştirmek
- (Dilbilim) change out of
- (giysi) ütü istemeyen
- non-iron
- (giysi) ısmarlama
- made-to-measure
- armalı giysi
- coat of arms
- baldıra kadar giysi
- midi
- bayramlık giysi
- best bib and tucker
- bireysel koruyucu giysi; sanayii fabrikaları teçhizatı
- (Askeri) individual protective clothing; industrial plant equipment
- büyük beden giysi
- oversize
- elektronik giysi
- (Bilgisayar) data suit
- en iyi giysi
- war paint
- en şık giysi
- glad rags
- eski püskü giysi
- rags
- eskimiş (giysi)
- out at the elbows
- fitilli kadife giysi
- cord
- flanelden yapılmış giysi
- flannel
- giysiler
- wardrobe
You need to plan your wardrobe for the trip.
- Yolculuğunuz için giysilerinizi planlamanız gerekiyor.
- gündelik giysi
- leisure wear
- gündelik giysi
- casual wear
- ince çizgili (kumaş/giysi)
- pinstriped
- koruyucu giysi
- (Tekstil) protective wear
- kukuletalı uzun giysi giymış olan
- dominoed
- muşamba giysi
- oilskins
- rahat giysi
- slack suit
- rengârenk giysi
- motley
- siyah giysi
- black
- spor giysi
- sportswear
- sıkı giysi
- corselet
- tek parça streç giysi
- leotard
- tertemiz (giysi)
- unworn
- tulum (giysi olarak)
- coveralls
- tulum şeklinde daracık giysi
- cat suit
- uyumlu giysi
- ensemble
- uzun ve bol giysi
- stole
- uçuş kombinozonları (giysi)
- (Askeri) flyer's coveralls
- yazlık (giysi)
- summer-weight
- yedek giysi
- a change of clothes
- yün giysi
- wooly
- yünlü giysi
- woolly, wooly
- yünlü giysi
- woolly
- önü açık giysi
- wraparound
- özel giysi
- garb
- üst giysi
- overdress