It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
I want to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.
Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
She may have gone out to do some shopping.
- O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.
I went to Kobe, where I first met her.
- Onunla ilk tanıştığımız yer olan Kobe'ye gittim.
Who's your favorite heavy metal guitarist?
- Favori heavy metal gitaristin kim?
I just can't get along with him.
- Onunla anlaşamadım gitti.
Do you know where your father went?
- Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
Lastly, she went to America.
- Son olarak o Amerika'ya gitti.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
I think we need to go back to Boston.
- Bence Boston'a geri gitmeliyiz.
If you'd told me about it earlier, I could've been free. However, tomorrow I have plans to go back home.
- Bana ondan daha önce bahsetseydin, boş olabilirdim. Fakat yarın eve geri gitme planlarım var.