I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
He must have entered this room.
- O, bu odaya girmiş olmalı.
I didn't hear you come in.
- İçeri girdiğini duymadım.
She beckoned me to come in.
- O bana içeri girmem için işaret etti.
He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
Tom got into bed and turned off the light.
- Tom yatağa girdi ve ışığı kapattı.
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.
I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.
You are the devil incarnate.
- Sen şeytanın insan şekline girmiş halisin.