girmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- go into
Tom didn't want to go into details.
- Tom detaylara girmek istemedi.
I always wanted to go into show business.
- Her zaman gösteri işine girmek istedim.
- enter
It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
You need a passport to enter a foreign country.
- Yabancı bir ülkeye girmek için bir pasaporta ihtiyacın var.
- get in
Bad habits are easy to get into.
- Kötü alışkanlıklara girmek kolaydır.
I was about to get in the bath when I heard someone knocking on the door.
- Birinin kapıyı çaldığını duyduğumda banyoya girmek üzereydim.
- come in
Would you like to come in for a drink?
- Bir içki için girmek ister miydiniz?
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- enter into
The researchers use the portal to enter into a different part of the universe.
- Araştırmacılar evrenin farklı bir bölümüne girmek için kapı kullanırlar.
- happen in
- penetrate
- get into
- start
- insert
- (Politika, Siyaset) adhere
- run into
- participate in
- fit
- queue
- break into
- cost too much
- join
- put
- walk into
- step in
- walk in
- go in
Do you think it's safe to go into this cave?
- Sence bu mağaraya girmek güvenli mi?
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.
- slide into
- strike in
- incur
- pull
- to enter into, participate in, join in; to join
- enter on
- enter upon
- come into
- gain admission
- to begin
- (for armed forces) to enter, invade, penetrate
- to become (a certain age)
- step
- (for a contagion) to spread among, attack
- to stop by, drop in for a minute
- to go into (a matter) deeply
- to enter; to come in(to), to go in(to); to break into; to fit; to join, to participate in; to go into (details); to enter upon, to begin; to start; to reach (the age of ...); to cost too much; to penetrate; to teac
- keyboard
- to be enrolled, enroll (in/at); to be admitted to; to be enlisted in, enlist in, join (the armed forces). girecek delik aramak to look for a hole to crawl into or hide in. girip çıkmak
- be enroled
- to frequent, visit (a place) often
- type into
- slip into
- (for pain) to come to; (for an ache) to appear in
- sail in
- to become, turn, be transformed into
- to enter, go in, go into
- to fit into, go into; to fit, fit onto
- (for a period, season, etc.) to come, begin
- to go into, enter into (a subject)
- (koma vb.) sink into
- go
- to enter, come in, come into
- /birbirine/ to go at each other, go for each other
- to enter into, go into the making of
- come
Don't you want to come inside?
- İçeri girmek istemez misiniz?
Would you like to come in for a drink?
- Bir içki için girmek ister miydiniz?
- infiltrate
- key in
- be enrolled
- sink
Tom wanted to sink through the floor.
- Tom yerin dibine girmek istedi.
Tom wished to sink into the ground for shame.
- Tom, utancından yerin dibine girmek istedi.
- draw into
- izinsiz girmek
- intrude
We didn't mean to intrude.
- Biz izinsiz girmek istemedik.
I don't want to intrude.
- İzinsiz girmek istemiyorum.
- içeri girmek
- enter
- girmek yasak
- no trespassing
- Girmek yasak
- No admittance; No Trespassing
- gizlice girmek
- penetrate
- gizlice girmek
- to sneak in/on/into/onto
- gizlice girmek
- sneak
- gizlice girmek
- infiltrate
- zorla girmek
- break into
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya zorla girmek için bir tornavida kullandı.
The police were forced to break into the apartment through the window.
- Polis daireye pencereden zorla girmek için zorlandı.
- araya girmek
- intervene
- içine girmek
- penetrate
- kuyruğa girmek
- queue
- cinsel ilişkiye girmek
- shag
- sıraya girmek
- line up
- cinsel ilişkiye girmek
- have sex
- gir
- come in
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
She beckoned me to come in.
- O bana içeri girmem için işaret etti.
- halden hale girmek
- (Ev ile ilgili) Move between different states of being; shift from a state of being to another
- araya girmek
- intercede
- araya girmek
- come between
- araya girmek
- 1. to work to reconcile two people. 2. (for something unexpected) to interfere suddenly with the work in hand
- birbirine girmek
- snarl
- denize girmek
- to go swimming, to have a swim
- devreye girmek
- step in
- girme
- {i} entering
You must remove your shoes before entering a house.
- Eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
- günaha girmek
- stumble
- havuza girmek
- to go into dry dock
- içeri girmek
- come in
Did you want to come in?
- İçeri girmek mi istedin?
Do you want to come in?
- İçeri girmek ister misin?
- tribe girmek
- trip
- yoluna girmek
- to come right
- zorla girmek
- obtrude
- üniversite sınavına girmek
- matriculate
- bahse girmek
- lay
- cinsel ilişkiye girmek
- hump
- (tren) istasyona girmek
- pull in
- birbirine girmek
- (deyim) go at hammer and tongs
- birbirine girmek
- (deyim) fight like kilkenny cats
- birbirine girmek
- (deyim) get up against
- birbirine girmek
- (deyim) fall out with
- birbirine girmek
- (deyim) be at hammer and tongs
- denize girmek
- go swimming
- denize girmek
- have a swim
- dereceye girmek
- place (in a competition)
- dereceye girmek
- rank (first/second etc) in
- dereceye girmek
- be placed (in a competition)
- dereceye girmek
- come out (in a competition)
- dereceye girmek
- come in (in a competition)
- devreye girmek
- become a part of an activity
- gir
- (Bilgisayar) sign in
- gir
- (Bilgisayar) retype
- girme
- (Politika, Siyaset) adherence
- girme
- foray
- girme
- (Politika, Siyaset) access
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- gönüllü girmek
- volunteer
- izinsiz girmek
- trespass
- riske girmek
- (deyim) chance one's arm
- riske girmek
- (Konuşma Dili) chance it
- riske girmek
- (deyim) go out on a limb
I don't want to go out on a limb.
- Başkası için riske girmek istemiyorum.
- riske girmek
- take chances
You've got to take chances.
- Riske girmek zorundasın.
- riske girmek
- take a chance
- riske girmek
- take chance
You've got to take chances.
- Riske girmek zorundasın.
- riske girmek
- stick one's neck out
- sidik yarışına girmek
- (deyim) keep up with the joneses
- sınava girmek
- to take an exam, to sit for an exam
- tatile girmek (okul)
- break up
- tribe girmek
- be peeved
- veri girmek
- enter data
- veri girmek
- (Bilgisayar) key in
- veri girmek
- (Bilgisayar) input data
- zorla girmek
- intrude
- zorla içeri girmek
- break into
- gir
- incur
- gir
- got into
Would you mind telling me how you got into my office?
- Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
- gir
- get into
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
Tom studied hard so he could get into college.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.
- gir
- fallen under
- gir
- {f} enter
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
This ticket allows two people to enter.
- Bu bilet iki kişinin girmesine olanak tanır.
- gir
- gone into
- gir
- fell under
- gir
- fall under
- gir
- go into
Let's not go into details.
- Ayrıntıya girmeyelim.
The system will go into operation in a short time.
- Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek.
- gir
- went into
- girme
- entrance
It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
I have to take the entrance exams next year.
- Gelecek yıl giriş sınavlarına girmek zorundayım.
- girme
- penetratoin
- girme
- initiation
- girme
- ingress
- kanına girmek
- seduce
- çıkmaza girmek
- be at bay
- aklına girmek
- To enter the mind
- bahse girmek
- go
- başı belaya girmek
- (deyim) Run into trouble
- bilgisayara veri girmek
- enter data into the computer
- bilgisayara veri girmek
- input data into the computer
- devreye girmek
- (for a machine) to be put into use
- devreye girmek
- Step in, enter into an activity or a situation, intervene
- havaya girmek
- Attitudinize
- ilişkiye girmek
- Copulate, have intercourse with, sleep with, couple, fuck
- iç içe girmek
- to enter the nest
- kavgaya girmek
- to enter into a fight
- yadırganacak bir duruma girmek
- to be entered into a strange situation
- girme
- recessed, indented, set in
- girme
- admission
- girme
- recess, indentation, recession
- girme
- entry
There were no signs of forced entry in the house.
- Evde zorla girme işaretleri yoktu.
- girme
- intake
- girme
- hinge
- girme
- entrance, participation, joining in
- girme
- trespass
How dare you trespass on my property!
- Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
- girme
- entering, entrance, going in/into or coming in/into
- girme
- incoming
- girme
- intrusion
Please forgive my intrusion, but this is something that you're going to want to hear.
- Lütfen izinsiz girmemi affedin ama bu duymak isteyeceğiniz bir şey.