giren

listen to the pronunciation of giren
Türkçe - İngilizce
penetrating
enterer
(Gıda) input
(Bilgisayar) entered by
entering

The lady and her dog that were entering at the gate were stopped by the gatekeeper. - İçeriye giren bayan ve köpeği kapıda görevli tarafından durduruldu.

incoming
giren hava
(Otomotiv) intake air
giren madde miktarı
(Tıp) input
giren su
inflow
giren bilgi teçhizatı
(Askeri) input equipment
giren bilgiler
incorporate functions
giren güvenlik politıkası
inbound security policy
giren kimse
entrant
giren kimse
intrant
giren politıka
inbound policy
araya giren
intrusive
gir
come in

May I come in? Yes, certainly. - İçeri girebilir miyim? Evet, kesinlikle.

She beckoned me to come in. - O bana içeri girmem için işaret etti.

gir
(Bilgisayar) sign in
gir
(Bilgisayar) retype
zorla içeri giren
intrusive
bilgisayar sistemine gizlice giren kişi
hacker
gir
incur
gir
got into

He got into this school in September last year. - Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.

Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car. - Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.

gir
get into

Tom tried to get into the locked room. - Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.

Does Tom get into the city very often? - Tom çok sık şehre girer mi?

gir
fallen under
gir
{f} enter

An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what? - İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?

One hundred and fifty people entered the marathon race. - Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.

gir
gone into
gir
fell under
gir
fall under
gir
go into

The system will go into operation in a short time. - Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek.

Let's not go into details. - Ayrıntıya girmeyelim.

gir
went into
kente giren şeylerden alınan vergi
things into town taxes
Uluslar arası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisine giren suçlar
(Hukuk) crimes within the jurisdiction of the International Criminal Court
bahse giren kimse
taker
bir şeyin terkibine giren madde
(Hukuk) Ingredient
duvara tırmanıp giren hırsız
cat burglar
ek olarak yürürlüğe giren
(Ticaret) substantively enacted
hamama giren terler
(Atasözü) A person should be prepared for the unpleasant aspects of whatever he commits himself to
hile ile yarışa giren yarışmacı
ringer
ilk giren ilk çıkar
(Askeri) first-in-first-out
izinsiz giren
intrusive
izinsiz giren kimse
trespasser

Trespassers will be shot. - İzinsiz giren kimseler vurulacaktır.

içeriye giren
ingoing
pencereden giren hırsız
porch climber
pencereden giren soyguncu
cat burglar
polemiğe giren kimse
polemic
riske giren kimse
gambler
sınava giren kimse
examinee
yasak bölgeye giren kimse
poacher
zorla giren
intrusive
zorla giren şey
intruder
Türkçe - Türkçe
Sisli ve az bulutlu hava
Hafif bulutlu, sisli hava
GÎR
(Osmanlı Dönemi) f. (Giriften) "Tutmak, yakalamak" mastarının emir köküdür. Türkçedeki: yapan, tutan, tutucu, dağılan, yayılan gibi mânalara gelir. Kelimenin sonuna eklenir
giren