giren teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- penetrating
- enterer
- (Gıda) input
- (Bilgisayar) entered by
- entering
The lady and her dog that were entering at the gate were stopped by the gatekeeper.
- İçeriye giren bayan ve köpeği kapıda görevli tarafından durduruldu.
- incoming
- giren hava
- (Otomotiv) intake air
- giren madde miktarı
- (Tıp) input
- giren su
- inflow
- giren bilgi teçhizatı
- (Askeri) input equipment
- giren bilgiler
- incorporate functions
- giren güvenlik politıkası
- inbound security policy
- giren kimse
- entrant
- giren kimse
- intrant
- giren politıka
- inbound policy
- araya giren
- intrusive
- gir
- come in
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
May I come in? Yes, certainly.
- İçeri girebilir miyim? Evet, kesinlikle.
- gir
- (Bilgisayar) sign in
- gir
- (Bilgisayar) retype
- zorla içeri giren
- intrusive
- bilgisayar sistemine gizlice giren kişi
- hacker
- gir
- incur
- gir
- got into
He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
Would you mind telling me how you got into my office?
- Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
- gir
- get into
Tom studied hard so he could get into college.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.
It's possible that Tom will get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girmesi mümkündür.
- gir
- fallen under
- gir
- {f} enter
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
- gir
- gone into
- gir
- fell under
- gir
- fall under
- gir
- go into
I saw Jane go into her classroom with a smile.
- Jane'nin tebessümle sınıfana girdiğini gördüm.
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.
- gir
- went into
- kente giren şeylerden alınan vergi
- things into town taxes
- Uluslar arası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisine giren suçlar
- (Hukuk) crimes within the jurisdiction of the International Criminal Court
- bahse giren kimse
- taker
- bir şeyin terkibine giren madde
- (Hukuk) Ingredient
- duvara tırmanıp giren hırsız
- cat burglar
- ek olarak yürürlüğe giren
- (Ticaret) substantively enacted
- hamama giren terler
- (Atasözü) A person should be prepared for the unpleasant aspects of whatever he commits himself to
- hile ile yarışa giren yarışmacı
- ringer
- ilk giren ilk çıkar
- (Askeri) first-in-first-out
- izinsiz giren
- intrusive
- izinsiz giren kimse
- trespasser
Trespassers will be shot.
- İzinsiz giren kimseler vurulacaktır.
- içeriye giren
- ingoing
- pencereden giren hırsız
- porch climber
- pencereden giren soyguncu
- cat burglar
- polemiğe giren kimse
- polemic
- riske giren kimse
- gambler
- sınava giren kimse
- examinee
- yasak bölgeye giren kimse
- poacher
- zorla giren
- intrusive
- zorla giren şey
- intruder