gidermek

listen to the pronunciation of gidermek
Türkçe - İngilizce
{f} remove

Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt. - Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.

allay
dispel
eliminate
slough off
stop
get around
cease
(Askeri) breech counter balance
erase
slake
counteract
(deyim) make good
compensate
sate
obtund
disperse
obviate
repair
avert
gratify
appease
clear
fulfill

Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health. - Uyku ihtiyacını gidermek yerine ihmal edenler, sonrasında ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklardır.

to get rid of, remove, eradicate, do away with, eliminate
satisfy
(susuzluk vb.) slake
iron out

There are some details to iron out. - Sorunu gidermek için bazı detaylar var.

We still have some details to iron out. - Sorunu gidermek için hâlâ bazı detaylara ihtiyacımız var.

smooth out
supply
fulfil

Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health. - Uyku ihtiyacını gidermek yerine ihmal edenler, sonrasında ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklardır.

to quench (thirst); to abolish, overcome (hunger); to abolish, get rid of, eliminate (pain)
efface
quench

I had a glass of beer to quench my thirst. - Susuzluğumu gidermek için bir bardak bira içtim.

resolve
dissipate
smooth away
to remove, to dissolve sth (away); to cease, to stop, to dissipate, to dispel; to satisfy, slake; (açlık) to appease, to satisfy; (susuzluk) to quench, to slake
in fix
(Mukavele) restify
gider
{i} expenditure

We should strike a balance between our expenditure and income. - Kazancımız ve giderimiz arasında orta yolu bulmalıyız.

gider
{i} expense

I doubt that Tom had to sell his car in order to raise money for medical expenses. - Tom'un sağlık giderlerini karşılamak için arabasını satmak zorunda kaldığından şüpheliyim.

Tom can't get along on his salary because he has high medical expenses. - Tom yüksek sağlık giderleri olduğu için maaşıyla geçinemiyor.

giderme
removal
gidermek (susuzluk)
quench
eksiklik gidermek
satisfy a need
giderme
elimination
giderme
{i} effacement
eksiklik gidermek
fulfil a need
eksiklik gidermek
remedy the deficiency
eksiklik gidermek
make up the deficiency
eksiklik gidermek
make up a shortage
gider
appropriations
gider
excise
gider
(Kanun) debit
gider
(Gıda) drain
gider
(Politika, Siyaset) charge
gider
drain down
giderme
(Ticaret) remove

Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt. - Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.

giderme
dispelling
giderme
(Ticaret) overcome
giderme
(Biyokimya) clearance
kısmen gidermek
alleviate
sorun gidermek
troubleshoot
sorunu gidermek
clear up the problem
sorunu gidermek
solve the problem
gider
{f} contented
gider
outlay
gider
appease

The apple appeased my hunger temporarily. - Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.

gider
compensate
miknatisiyetini gidermek
To resolve miknatisiyetini
sorunu gidermek
iron out
asidini gidermek
to deacidify, to disacidify
azot gidermek
to denitrify
buzlanmayı gidermek
de ice
dolaşıklığını gidermek
disentangle
endişelerini gidermek
relieve one's mind
endişesini gidermek
to take a load off one's mind
enfeksiyon gidermek
kill the infection
enfeksiyon gidermek
fight off the infection
etkinliğini gidermek
to deactivate
gider
outgoings
gider
(Hukuk) appropriations, charge, expenditure
gider
expenditure(s), expense(s), outlay; Brit. outgoings
gider
counteract
gider
expenses

Tom sent money to Mary to help her pay for school expenses. - Tom Mary'ye okul giderlerini ödemesine yardımcı olmak için para gönderdi.

I doubt that Tom had to sell his car in order to raise money for medical expenses. - Tom'un sağlık giderlerini karşılamak için arabasını satmak zorunda kaldığından şüpheliyim.

gider
dispel

Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears. - Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.

gider
outgo
giderme
dissipation
giderme
getting rid of, removal, eradication, doing away with, elimination
giderme
obviation
giderme
correct
giderme
counteraction
giderme
remotion
gümüşünü gidermek
to desilverize
havasını gidermek
to deaerate
hidrojen gidermek
(Kimya) dehydrogenate
ihtiyacını gidermek
relieve oneself
karbonik asidini gidermek
decarbonate
karbonunu gidermek
to decarbonize
klorunu gidermek
to dechlorinate
kokusunu gidermek
deodorize
kolasını gidermek
(ipek) decatize
kulaklarının pasını gidermek
(for music) to delight (one) because one hasn't heard its like for a long time
köpüğünü gidermek
to defoam, to defroth
kükürdünü gidermek
desulphurize
kükürdünü gidermek
to desulphurize
kırışıklıkları gidermek
smooth out
mineral gidermek
to demineralize
mumunu gidermek
dewax
mıknatıslığını gidermek
to demagnetize
nemini gidermek
to dehumidify
oksijenini gidermek
deoxidize
pürüz ve çapakları gidermek
burr
pürüzlerini gidermek
file
rengini gidermek
to decolorize
stresini gidermek
de stress
susuzluğunu gidermek
to slake one's thirst
susuzluğunu gidermek
quench one's thirst
suyunu gidermek
to dehydrate, to dewater
tozu gidermek
settle the dust
uyuyarak gidermek
sleep off
yağını gidermek
(yün) to degrease, to desuint
zamk gidermek
to degum, to boil off
zararı gidermek
(Hukuk) to make good a damage
zehirin etkisini gidermek
detoxicate
zehirin etkisini gidermek
detoxify
çalışa çalışa gidermek
work off
çinkosunu gidermek
dezinc
şüphesini gidermek
disarm
şüphesini gidermek
straighten smb. out
şüphesini gidermek
straighten out
Türkçe - Türkçe
Dindirmek
Ortadan kaldırmak, yok etmek: "Vapur sorar, yol öğrenir, merakımızı gideririz."- S. F. Abasıyanık
Ortadan kaldırmak, yok etmek
(Osmanlı Dönemi) İCHAF
(Osmanlı Dönemi) KAS'
bastırmak
(Osmanlı Dönemi) İCFAL
(Osmanlı Dönemi) İFRİNKA'
(Osmanlı Dönemi) MAHY
kesmek
çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) İFLAL
(Osmanlı Dönemi) TENHIYE
gider
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf
gider
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf: "Böylece temizleyici giderlerinden tasarruf ettiklerini sanırım."- H. Taner
gider
Gelecekte sağlanacak değerler karşılığı yapılan harcamalar
gider
Binalarda ortak kullanımla ilgili atık suların merkezî kanalizasyona iletilmesini sağlayan boru hattı
giderme
Gidermek işi
gidermek