giderek

listen to the pronunciation of giderek
Türkçe - İngilizce
gradually, slowly, step by step, by degrees
slowly
e'er
by degrees
going

Columbus argued that he could reach India by going west. - Columbus batıya giderek Hindistan'a ulaşabileceğini iddia etti.

We saved a lot of time by going down Park Street. - Park Street'ten aşağıya doğru giderek çok zaman tasarruf ettik.

increasingly

Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated. - Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.

He was getting increasingly anxious. - O, giderek daha çok kaygılanıyordu.

gradually, by degrees
ever
giderek artan
ever-increasing
giderek artan
cumulative
giderek artan bir şekilde
increasingly
giderek bozunma
(Denizbilim) degradation
giderek küçülmek
dwindle
giderek artmak
gradually increase
giderek azalmak
wear thin
giderek azalmakta
on the wane
giderek bozulan
worse and worse
giderek büyüyen problem
a growing problem
giderek incelmek
tapering
giderek kaybolmak
seep away
giderek varmak (bir yere)
work up to
git
go
git
{f} going

Before going to study in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

Before going to work in Paris I must freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

git
{f} gone

She may have gone out to do some shopping. - O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.

The new couple have gone off to Hawaii on their honeymoon. - Yeni çift balayında Hawaii'ye gitti.

(ay) giderek büyümek
wax
git
(Meteoroloji) met

I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met. - Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.

I went to Kobe, where I first met her. - Onunla ilk tanıştığımız yer olan Kobe'ye gittim.

git
ebb
git
get along with

I just can't get along with him. - Onunla anlaşamadım gitti.

git
went

Do you know where your dad went? - Babanın nereye gittiğini biliyor musun?

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

git
going to

Before going to work in Paris I must freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

Before going to study in Paris, I have to brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

git
go#to
git
türkçeyi ingilizceye çevir
GiT
goto
git
go to

I want to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

It will not make much difference whether you go today or tomorrow. - Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.

ticaret hacminin giderek artması
(Hukuk) progressive expansion of the trade
ticaretin giderek artması
(Hukuk) progressive expansion of the trade
İngilizce - İngilizce

giderek teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

git
A contemptible person
git
To leave
git
A silly, incompetent, stupid, annoying, or childish person
git
disapproval If you refer to another person as a git, you mean you dislike them and find them annoying. Variant of get. an offensive word for an unpleasant and annoying person, especially a man (get (16-20 centuries), from get )
git
a person who is deemed to be despicable or contemptible; "only a rotter would do that"; "kill the rat"; "throw the bum out"; "you cowardly little pukes!"; "the British call a contemptible person a `git'"
git
To get
git
Group travel in which individuals purchase a group package in which they will travel with others along a pre-set itinerary
git
Abr Group inclusive tour A group tour that is offered only if a minimum number of people book for it
git
{f} get (Colloquial)
git
A stupid or unpleasant person
git
synonym for gastrointestinal tract
Türkçe - Türkçe
Yavaş yavaş, derece derece, gittikçe, tedricî olarak, tedricen
anbean
İngilizce - Türkçe

giderek teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

git
(Argo) defol, kış kış
giderek