Oğlunun ölümü üzerine ağladı.
- She wept over her son's death.
O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
- He neither spoke nor wept, but went out in silence.
Alçak! Ne yapıyorsun, diye bağırdım.
- Scoundrel! I cried, what are you doing?
Yorumcular Bu korkunç bir başarısızlıktı! diye bağırdılar.
- That was a terrible miss! cried the commentators.