My uncle brought a new TV set for us.
- Dayım bizim için yeni bir TV seti getirdi.
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
Bring me today's paper, please.
- Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
Sami was brought into the police station.
- Sami karakola getirildi.
Fadil was brought into the police station and questioned.
- Fadıl polis karakoluna getirildi ve sorgulandı.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
Are you bringing your camera?
- Kameranı getiriyor musun?