Somebody left his umbrella behind.
- Biri onun şemsiyesini geride bıraktı.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
The police held the angry crowd back.
- Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.
Tom and Mary sat way in the back.
- Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
Ask her when she comes back.
- O geri döndüğünde ona sor.
Where are the rest of the files?
- Dosyaların geri kalanı nerede?
Do you want the rest of my sandwich?
- Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
- Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
The bus was behind schedule.
- Otobüs tarifenin gerisindeydi.
He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
I don't want to fall behind my class.
- Dersimden geride kalmak istemiyorum.
Tom told Mary to put the hammer back into the toolbox when she was finished using it.
- Tom Mary'ye kullanmayı bitirdiğinde çekici alet çantasına geri bırakmasını söyledi.
I will be back in two week's time.
- İki haftalık süre içinde geri döneceğim.
The dog walked backward.
- Köpek geriye doğru yürüdü.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
Tom stumbled backwards.
- Tom geriye tökezledi.
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
In hindsight, this was a mistake.
- Geriye dönüp baktığımda, bu bir hataydı.
My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
I want to leave behind contributions to humanity.
- İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.