The atmosphere in Washington became very tense.
- Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.
There's no need to be that tense.
- Böyle gergin olmaya gerek yok.
The atmosphere became strained when he came.
- O geldiğinde ortam gerginleşti.
The witness did not seem nervous when he spoke at the trial.
- Tanık duruşmada konuştuğu sırada gergin görünmüyordu.
He is nervous about it.
- O bu konuda gergin olabilir.
It's as tight as a drum.
- Bir davul kadar gergindir.
Tom is balancing on a tightrope.
- Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
Would you stop being so uptight?
- Bu kadar gergin olmayı bırakır mısın?
Some people are so uptight.
- Bazı insanlar çok gergindir.
He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day.
- Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.
I'm feeling a bit stiff.
- Biraz gergin hissediyorum.
Why are you so jumpy?
- Neden bu kadar gerginsin?
Why are you acting so jumpy?
- Neden bu kadar gergin davranıyorsun?
He was tired and nervous from overwork.
- O, aşırı çalışmaktan dolayı yorgun ve gergindi.
I'm very drawn to you.
- Senin için çok gerginim.
You do seem a little on edge.
- Biraz gergin görünüyorsun.
I've been on edge all day.
- Sabahtan beri gerginim.