gergin

listen to the pronunciation of gergin
Türkçe - İngilizce
tense

I am always tense before I get on an airplane. - Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.

There's no need to be that tense. - Böyle gergin olmaya gerek yok.

strained

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

nervous

I was very nervous as the plane took off. - Uçak kalkarken çok gergindim.

You mustn't be nervous about tomorrow's exam. - Yarınki sınav hakkında gergin olmamalısın.

stretched
tight

It's as tight as a drum. - Bir davul kadar gergindir.

Tom is balancing on a tightrope. - Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.

stressful
jittery
uptight

Some people are so uptight. - Bazı insanlar çok gergindir.

Would you stop being so uptight? - Bu kadar gergin olmayı bırakır mısın?

wrought
stretch
on a knife-edge
jumpy

Why are you so jumpy? - Neden bu kadar gerginsin?

Why are you acting so jumpy? - Neden bu kadar gergin davranıyorsun?

tremulous
spread
(skin) without wrinkles
on pins and needles
on a knife edge
strained, tense (nerves, relations, etc.)
stiff

He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day. - Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.

I'm feeling a bit stiff. - Biraz gergin hissediyorum.

high-strung
drawn

I'm very drawn to you. - Senin için çok gerginim.

nervy
skittish
taut
highly strung
stretched, strained, tight, taut
tight, taut, stretched; strained, tense; jumpy
on edge

He's been feeling a little on edge recently. - Son zamanlarda kendini biraz gergin hissediyor.

She was on edge till she heard from her husband. - O, kocasından haber alana kadar gergindi.

{s} intense
timorous
keyed-up
keyed up
fraught
overwork

He was tired and nervous from overwork. - O, aşırı çalışmaktan dolayı yorgun ve gergindi.

high strung
stressfull
gergin (kas)
stiff
gergin (kimse)
jittery
gergin (kimse)
high-strung
gergin (kimse)
nervy
gergin beklemek
sweat it out
gergin bir biçimde
twitchily
gergin bir halde
strainedly
gergin bir şekilde
skittishly
gergin bir şekilde
jumpily
gergin biçimde
nervously

Tom watched nervously. - Tom gergin biçimde izledi.

Tom exhaled nervously. - Tom gergin biçimde üfledi.

gergin biçimde
skittishly
gergin durum
(Politika, Siyaset) state of tension
gergin halde
on the stretch
gergin ip
tightrope

Tom is good at walking on a tightrope. - Tom gergin ip üzerinde yürümede iyidir.

gergin misina
ledger line
gergin olma
jittering
gergin olmak
be on tenterhooks
kumaşı tezgâhta gergin tutan ağaç
temple
aşırı gergin
overstrung
sinirleri gergin olmak
to be tense, be under nervous pressure
çok gergin
overstrung
Türkçe - Türkçe
Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)
Huzursuz, sinirli
Buruşuğu, kırışığı olmayan
Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt): "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı."- P. Safa
Gerilmiş durumda olan
gergin