It requires a good taste to study art.
- Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
The rain necessitated a postponement of the picnic.
- Yağmur bir piknik ertelemesi gerektirdi.
I don't think that such an insult necessitates a response.
- Böyle bir hakaretin bir yanıt gerektireceğini sanmıyorum.
Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.
- Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.
If the opposition were to win, it would not entail a radical departure from current policies.
- Muhalefet kazanmış olsaydı,Mevcut politikalardan keskin bir çıkış gerektirmezdi.
What does your job entail?
- İşiniz ne gerektiriyor.
I need medicine. Where is the pharmacy?
- Bana ilaç gerek. Eczane nerede?
I need medicine. Where is the pharmacy?
- Bana ilaç gerekiyor. Eczane nerede?
I wondered whether or not Tom had told Mary she didn't need to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapması gerekmediğini söyleyip söylemediğini merak ettim.
I wondered whether or not Tom had told Mary she needed to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyip söylemediğini merak ettim.
I demanded that he should pay.
- Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
Raising a child demands patience.
- Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.
You want answers to questions you shouldn't ask.
- Sormaman gereken sorulara cevaplar istiyorsun.
Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston.
- Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.
Concerning this matter, I'm the one to blame.
- Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.
Should we be concerned?
- Endişeli olmamız gerekiyor mu?
You ought to have known that he was sick in bed.
- Onun yatakta hasta olduğunu bilmen gerekirdi.
You ought to see a dentist.
- Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.
Experience is requirement for this profession.
- Deneyim bu meslek için gereklidir.
Please tell me the requirements for admission to the college.
- Koleje kabul için gerekli şeyleri anlatabilir misiniz.
The Romans would never have had the chance to conquer the world if they had first been required to study Latin.
- Romalılar ilk önce Latince çalışması gerekli olsaydı, asla dünyayı fethetme şansları olmazdı.
Am I required to get a visa?
- Vize almam gerekiyor mu?
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
It is necessary that every member observe these rules.
- Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
Necessity is the mother of invention.
- Gereksinim icatın annesidir.
Art is not a luxury, but a necessity.
- Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
You'll get used to living alone in a pinch.
- Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.
This will come in handy in a pinch.
- Bu gerektiğinde işe yarayacak.
Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir.
- Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.