gerekçeli

listen to the pronunciation of gerekçeli
Türkçe - İngilizce
substantiated
supported
vindicated
justified

Your outrage is completely justified. - Sizin hakaretiniz tamamen gerekçeli.

defended
motivated, justified, justifiable
justified, justifiable
motivated
gerekçe
justification

I need no justification for my actions. - Eylemlerim için hiçbir gerekçeye ihtiyacım yok.

gerekçe
reason

Tom now has a good reason to be happy. - Tom'un şimdi mutlu olmak için iyi bir gerekçesi var.

I need to understand your reasons. - Gerekçelerini anlamam gerekiyor.

gerekçeli karar
Reasoned decision
gerekçe
excuse

I wish I could think of a good excuse not to go. - Keşke gitmemek için iyi bir gerekçe bulabilsem.

My nephew was excused on the grounds of his youth. - Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.

gerekçe
(Hukuk) reason, ground
gerekçe
motive
gerekçe
{i} alibi
gerekçe
(Kanun) ground

He was fired on the grounds that he was lazy. - O tembel olduğu gerekçesiyle kovuldu.

He resigned on the grounds of ill health. - O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.

gerekçe
preamble
gerekçe
occasion
gerekçe
warrant
gerekçe
rationale
gerekçe
law statement of reasons, covering memorandum
gerekçe
reason, motive, justification; ground
gerekçe
law written argument in favor of a bill
gerekçe
reason, justification, ground, grounds
Türkçe - Türkçe
Gerekçeye dayanan, gerekçesi olan
Gerekçe
esbabı mucibe
Gerekçe
mucip sebep
Gerekçe
lazıme
Gerekçe
esbabımucibe
gerekçe
Bir yasanın önerilmesi ve hazırlanmasında, yasa tasarısının hazırlanış ve maddelerin düzenleniş sebepleri
gerekçe
Yasa hükümleri ile mahkeme ve idare kararlarının dayandırıldığı nedenler
gerekçe
Mahkeme kararlarında, kararın dayandığı yasal ve hukuki sebeplerin gösterilmesi
gerekçe
Gerektirici sebep, esbabımucibe: "Her hâlde kendince bir gerekçesi olmalı."- H. Taner
gerekçe
Gerektirici sebep, esbabımucibe
gerekçe
Bir önermenin kendiliğinden var kıldığı gereklik
gerekçeli