gerçekten

listen to the pronunciation of gerçekten
Türkçe - İngilizce
really

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

I really look forward to your visit in the near future. - Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.

indeed

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

Indeed he is young, but he is well experienced for his age. - Gerçekten çok genç ama yaşına göre çok tecrübeli.

actually

Was the money actually paid? - Para gerçekten ödenildi mi?

Can computers actually translate literary works? - Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?

truly

It is truly regrettable. - O gerçekten üzücüdür.

The artistic beauty of the garden is truly amazing. - Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.

in fact

There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows. - Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.

As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit. - Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.

actual

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

I was really very happy. - Gerçekten çok mutluydum.

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

I honestly didn't know that Tom didn't know any French. - Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
real

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

quite

It is really quite a good story. - O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.

This TV program is really quite interesting. - Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.

in sooth
true

This isn't really true. - Bu gerçekten doğru değil.

That could be true, but I don't really think so. - O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.

genuinely

Tom was genuinely touched. - Tom'a gerçekten dokunuldu.

Tom was genuinely surprised. - Tom gerçekten şaşırmıştı.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
by my troth
yea

His stage presence has really improved since last year. - Onun sahne görüntüsü geçen yıldan beri gerçekten gelişti.

Did that accident really happen last year? - Kaza gerçekten geçen yıl mı oldu?

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
regularly
it's no joke
for real

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

yes indeed
in very deed
in point of fact
honest

I honestly don't care. - Gerçekten umurumda değil.

I really think we need to be honest with Tom. - Tom'a dürüst olmamız gerektiğini gerçekten düşünüyorum.

truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy! - Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!

That could literally ruin my life. - O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

earnest(1)
truth

She didn't try to evade the truth. - O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.

Did you really expect him to tell you the truth? - Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

gerçekten de
indeed

Life is indeed a good thing. - Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.

gerçekten yapılan
de facto
gerçekten mi
really

Really? I had locked it up before I went out. - Gerçekten mi? Ben gitmeden önce onu kilitlemiştim.

I would really appreciate a glass of cold beer. - Bir bardak soğuk biraya gerçekten minnettar kalırdım.

gerçekten de
so indeed
gerçekten gerekli
must-have
gerçekten kaçış
escapism
gerçekten varolan
concrete
gerçekten yapmak
carry out
gerçekten!
(Argo) reckon!
gerçekten inanmak
firmly believe
gerçekten inanmak
really believe
gerçekten mi
honest
gerçekten var olan
concrete
gerçekten çok teşekkürler
thank you very much indeed
gerçekten öyle
quite so!
gerçekten öyle mi
is that so?
gerçekten mi
oh really
Türkçe - Türkçe
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki
gerçekten