Yeterince deneyim sahibi değilsin.
- Du verfügst nicht über genug Erfahrung.
Sana yeterince teşekkür edemiyoruz.
- Wir können dir gar nicht genug danken!
Yeterince deneyim sahibi değilsin.
- Du verfügst nicht über genug Erfahrung.
Yeterli deneyimin yok.
- Du verfügst nicht über genug Erfahrung.
O şimdilik kâfi gelecektir.
- That will be enough for the time being.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
On bin yen yeterli mi?
- Is ten thousand yen enough?
Bir dil asla yeterli değildir.
- One language is never enough.
Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?
- Does Tom earn enough money to live in the city?
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Onların yeteri kadar altını yoktu.
- They did not have enough gold.
Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
- This book is easy enough for me to read.
Bazı köpek sahipleri köpeklerini yeterince besleyip beslemediklerini merak ediyorlar.
- Some dog owners wonder if they are feeding their dogs enough.
Bu herkesi beslemek için yeterli yiyecek değil.
- This isn't enough food to feed everyone.
Bu, yeterli miktardan daha fazla
- It's more than enough.
Markku ve Liisa kıt kanaat geçinecek kadar yeterli miktara sahipti.
- Markku and Liisa had just enough to keep the wolf from the door.
Sarah was discerning enough to realize that her friends were trying to prank her.
- Sarah war scharfsinnig genug, um zu merken, dass ihre Freunde versuchten, ihr einen Streich zu spielen.
I don't speak French well enough!
- Ich spreche nicht gut genug Französisch!