gençlikte

listen to the pronunciation of gençlikte
Türkçe - İngilizce
early in life
gençlik
youth

She would love to go back to the days of her youth. - O, gençlik günlerine geri gitmek istiyor.

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

gençlikte çılgınlıklar yapmak
sow one's wild oats
gençlik
{i} adolescence
gençlik
prime

Tom is in the prime of life. - Tom hayatın gençlik döneminde.

gençlik
{i} May
gençlik
juvenile
gençlik
adolescent
gençlik
puberty
gençlik
youngness
gençlik
juvenescence
gençlik
young generation
gençlik
young

The letter reminds me of my young days. - Mektup bana gençlik günlerimi hatırlattı.

I thought that as well, in my younger days. - Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.

gençlik
youthful
gençlik
dew
gençlik
youthfulness
gençlik
the young, the younger generation, youth
gençlik
bloom
gençlik
youth, youthfulness
gençlik
green
gençlik
puppyhood
gençlik
juvenility
gençlik
the young
gençlik
youth, youthfulness; the young, youth
Türkçe - Türkçe

gençlikte teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Gençlik
(Osmanlı Dönemi) TAZEGÎ
Gençlik
(Osmanlı Dönemi) YESAR
gençlik
Genç insanların bütünü: "O gençliğin politikaya katılması yüzünden Balkan Harbine girmişiz."- F. R. Atay
gençlik
Genç insanların bütünü
gençlik
Genç bir kimsenin tutumu, toyluk, deneyimsizlik: "Gençliğimi kapının eşiğinde bırakıp eve giriyorum."- Y. Z. Ortaç
gençlik
Genç olma durumu, ihtiyarlık karşıtı: "İlk gençliğinde at delisiydi."- N. Cumalı. İnsan hayatının ergenlikle orta yaş arasındaki dönemi: "Belki babam da gençliğinde Valantino'ya benziyordu."- M. Ş. Esendal
gençlik
İnsan hayatının ergenlikle orta yaş arasındaki dönemi
gençlik
Genç bir kimsenin tutumu, toyluk, tecrübesizlik
gençlik
Genç olma durumu, ihtiyarlık karşıtı
gençlik
(Osmanlı Dönemi) şebâbiyet
gençlikte