He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
He is a robust young man.
- O sağlam genç bir adam.
That magazine is aimed at teenagers.
- Bu dergi gençlere yöneliktir.
They are extremely popular among teenagers.
- Gençler arasında müthiş derecede popülerler.
He's a fine young lad.
- O iyi genç bir delikanlı.
Don't get sassy with me young lady!
- Bana sırnaşmayın genç bayan!
Don't pick on younger kids.
- Daha genç çocuklarla uğraşmayın.
My mother used to read me stories when I was a young kid.
- Ben genç bir çocukken annem bana hikayeler okurdu.
This young man knows little about his country.
- Bu genç adam ülkesi hakkında çok az şey biliyor.
You're a little too young for me.
- Benim için biraz çok gençsin.
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
The scenery carried me back to my younger days.
- Manzara beni daha genç günlerime geri götürdü.
When I hear that song I remember my youth.
- Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
- Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
The audience were mostly adolescents.
- Seyirciler genellikle gençti.
Junior, why don't we go into a group together?
- Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz?
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
A young person wants to see you.
- Genç bir kişi seni görmek istiyor.
A young man is singing before the door.
- Kapının önünde genç bir adam şarkı söylüyor.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
She always has such glowing youthful skin.
- Onun hep böyle parlayan genç bir cildi var.
She really keeps her youthfulness.
- O gerçekten gençliğini koruyor.
They are extremely popular among teenagers.
- Gençler arasında müthiş derecede popülerler.
How much time does the average teenager watch TV every day?
- Orta yaşta bir genç her gün ne kadar televizyon izler?
A group of youths attacked the old man.
- Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.
These four youths share an apartment in the metropolitan area.
- Bu dört genç, metropol bölgesinde bir daireyi paylaşıyorlar.