John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
He is a robust young man.
- O sağlam genç bir adam.
They are extremely popular among teenagers.
- Gençler arasında müthiş derecede popülerler.
How much time does the average teenager watch TV every day?
- Orta yaşta bir genç her gün ne kadar televizyon izler?
He's a fine young lad.
- O iyi genç bir delikanlı.
She is a very intelligent young lady.
- Çok zeki genç bir hanımdır.
When I was young, the hippest thing a kid could own was a transistor radio.
- Ben gençken, bir çocuğun sahip olabileceği en modern şey, bir transistör radyoydu.
My mother used to read me stories when I was a young kid.
- Ben genç bir çocukken annem bana hikayeler okurdu.
Tom is a little younger than your daughter.
- Tom senin kızından biraz daha genç.
Tom is just a little younger than I am.
- Tom benden biraz daha genç.
The younger generation looks at things differently.
- Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
When I hear that song I remember my youth.
- Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.
- Malezya'daki gençlik Kore ve Japonya'daki ünlülerden gerçekten hoşlanıyor.
The audience were mostly adolescents.
- Seyirciler genellikle gençti.
Junior, why don't we go into a group together?
- Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz?
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
A young person wants to see you.
- Genç bir kişi seni görmek istiyor.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
He is a robust young man.
- O sağlam genç bir adam.
Tom is very youthful, isn't he?
- Tom çok genç, değil mi?
She really keeps her youthfulness.
- O gerçekten gençliğini koruyor.
Tom is still in his teens.
- Tom hâlâ gençlik çağlarında.
Jolanta is a very beautiful teenager girl from Bronisław's university.
- Jolanta, Bronisław'ın üniversitesinden gelen, çok güzel bir genç kızdır.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
These four youths share an apartment in the metropolitan area.
- Bu dört genç, metropol bölgesinde bir daireyi paylaşıyorlar.