Tom may have been at the party last night, but I didn't see him there.
- Tom dün gece partiye gelmiş olabilir ama onu orada görmedim.
Tom may have been here.
- Tom buraya gelmiş olabilir.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından gelebilir!
He is the bravest soldier that ever lived.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
He's the most dangerous man who ever lived.
- O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden meydana gelir.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
I think Tom must be pretty sleepy by now.
- Sanırım Tom'un şimdiye kadar oldukça uykusu gelmiş olmalı.
Tom looks like he's sleepy.
- Tom uykusu gelmiş gibi gözüküyor.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.