I came to Japan from China.
- Çin'den Japonya'ya geldim.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Social order does not come from nature. It is founded on customs.
- Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
Please pardon me for coming late.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.