We arrived here at six yesterday evening.
- Buraya dün akşam altıda geldik.
The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından gelebilir!
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Please pardon me for coming late.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden meydana gelir.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.