Yaşam koşulları zordu.
- Living conditions were hard.
Tom ve Mary daha iyi çalışma koşulları talep etti.
- Tom and Mary demanded better working conditions.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Bu şartlar altında birlikte çalışamayız.
- Under these conditions we can not work together.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.
- I wish we could have met under better circumstances.
Onlar daha iyi çalışma koşulları talep etmedi.
- They did not demand better working conditions.
Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.
- Mileage varies with driving conditions.
Bu hastanın durumu günden güne kötüleşiyor.
- This patient's conditions are getting worse day after day.
Hava durumları değişebilir.
- Weather conditions may change.
Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
Sorunun ardında karmaşık durumlar vardır.
- There are complicated circumstances behind the matter.
Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.