Tom'a bir şans vermemiz gerek.
- Wir sollten Tom eine Chance geben.
Onlara bahşiş vermek istemiyoruz.
- Wir wollen ihnen kein Trinkgeld geben.
Anneme bir bitki vermek istiyorum.
- Ich möchte meiner Mutter eine Pflanze geben.
Mary telefon numarasını Tom'a verdiğini itiraf etti.
- Mary confessed that she had given Tom her phone number.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Güzel koku göz önüne alındığında, öğle yemeğinin hazır olduğundan şüphe yok.
- Given the lovely smell, there's no doubting that lunch is ready.
Çiçekler güçlü bir koku yayarlar.
- The flowers give off a strong odor.
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
Give me time to give you everything I have!
- Gib mir Zeit, dir alles zu geben, was ich habe!
Can you give those books to me?
- Können Sie mir diese Bücher geben?