Tom'a bir şans vermemiz gerek.
- Wir sollten Tom eine Chance geben.
Onlara bahşiş vermek istemiyoruz.
- Wir wollen ihnen kein Trinkgeld geben.
Anneme bir bitki vermek istiyorum.
- Ich möchte meiner Mutter eine Pflanze geben.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Mary telefon numarasını Tom'a verdiğini itiraf etti.
- Mary confessed that she had given Tom her phone number.
Bu hoş kokulu gülleri sana veriyorum.
- This sweet-scented roses I give to you.
Bu gaz kötü bir koku verir.
- This gas gives off a bad smell.
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
Give me time to give you everything I have!
- Gib mir Zeit, dir alles zu geben, was ich habe!
Can you give those books to me?
- Können Sie mir diese Bücher geben?