Our company has a long, long history.
- Firmamızın uzun, uzun bir geçmişi var.
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
- Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
You should try to forget your unhappy past.
- Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man.
- Tom'un geçmişine bir göz attım ve o oldukça saygı duyulan bir adam gibi görünüyor.
She always prides herself on her academic background.
- O, hep akademik geçmişiyle övünür.
No previous experience is required.
- Geçmiş deneyim gerekli değil.
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
I must've passed out.
- Kendimden geçmiş olmalıyım.
Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
- Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
The summer had gone before I knew it.
- Ben tanımadan önce yaz geçmişti.
The only thing that matters is what you do today, yesterday is gone.
- Önemli olan bugün ne yaptığındır, dün geçmişte kalmıştır.
Let's let bygones be bygones.
- Bırak geçmişte kalsın.
No one can bring back a bygone era.
- Kimse geçmiş dönemi geri getiremez.
Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
- Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
I must've passed out.
- Kendimden geçmiş olmalıyım.
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.