geçirmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- pass
What do you do to pass the time?
- Vakit geçirmek için ne yaparsın?
They chatted with each other to pass the time.
- Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- undergo
Layla had to undergo another heart surgery.
- Leyla bir kalp ameliyatı daha geçirmek zorunda kaldı.
He had to undergo an operation immediately after his fall.
- O düşüşünden hemen sonra bir operasyon geçirmek zorunda kaldı.
- slip
- spend
I want to spend some time with you.
- Seninle biraz zaman geçirmek istiyorum.
I want to spend my life with you.
- Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.
- conduct
- get
Tom is out to get you.
- Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
- Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- whip
- deal a blow
- cross
- get something through
- put
- see somebody off
- fit
Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
- Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- infect
- slip on
- thread
- treat
- beat
- trace
- charge
Tom was charged with embezzling money from the city.
- Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.
- run
- disseminate
- speed
- pass away
- to have, suffer from, be afflicted with (a disease)
- bash
- to conduct, to transmit; (hastalık) to infect, to pass on, to communicate; to slip on, to fit, to enter; to pass, to undergo, to experience, to have; (zaman) to pass, to spend; (giysi) to put sth on; (öğrenciyi) to pass; to see sb off" " selametlemek; to deal sb/sth a blow; to defeat, to beat, to whip, to best
- to put or slip (a cover, a case) on/over
- fetch
- come through
- to put (a garment) on
- take in
- slang to *fuck, *screw
- transmit
- spin out
- to put or slip (a ring) on
- to have, undergo (a medical operation)
- transfer
- to subject (someone) to, inflict (someone) with
- migrate
- (vakit) spend
- to see (someone) off
- (hastalık) get over
- make pass
- extrude
- to spend (a period of time) on/in/by (doing something)
- to transmit (a disease) to (someone, an animal), spread (a disease) to (someone, an animal), infect (someone, an animal) with (a disease)
- to have (someone, something) pass
- carry
- to pass (something) through
- work out
- to transmit (light, heat, etc.)
- put in
- swipe
- communicate
- to put, fit, fix, or insert (glass) into (a frame)
- to get by with (something) for (a period of time)
- (kayıt) post
- stick
- to record (something) on/in, enter (something) in/on, register (something) in, write (something) down on/in, put (something) down on/in
- to carry (something) over to, move (something) over to (a place); to transport (something) to, convey (something) to (a place)
- to accompany (someone) to (a place)
- to have (someone, something) pass over, cross, or traverse
- to have (someone, something) pass through, have (someone, something) go through
- see smb. to the door
- (tatil vb.) outstay
- (yumruk) reach
- get through
- to have, be involved in (an accident)
- to pass, spend, or have (a period of time) at/in
- gözden geçirmek
- review
Tom could use a little extra time to review for the upcoming test.
- Tom yaklaşan testi gözden geçirmek için biraz ekstra zaman kullanabilirdi.
- ele geçirmek
- capture
We want to capture that market.
- O pazarı ele geçirmek istiyoruz.
- evrim geçirmek
- evolve
- sürgü geçirmek
- harrow
- yeniden ele geçirmek
- recapture
- geçirmek (tatil)
- outstay
- geçirmek (yumruk)
- reach
- Geceyi Geçirmek (görev veya tatbikatlarda arazide kalmak)
- (Askeri) remain overnight
- geceyi dışarıda geçirmek
- sleep out
- geceyi geçirmek
- overnight stop
- gevezelik ederek zaman geçirmek
- talk away
- gözden geçirmek
- look over
Did you have time to look over the report?
- Raporu gözden geçirmek için vaktiniz var mıydı?
- harekete geçirmek
- prompt
- gözden geçirmek
- (Dilbilim) check out
- gözden geçirmek
- go through
I never want to go through that again.
- Ben asla onu tekrar gözden geçirmek istemiyorum.
I have to go through the task by tomorrow.
- Yarına kadar görevi gözden geçirmek zorundayım.
- ele geçirmek
- conquer
Chinese firms have embarked on a quest to conquer the world market.
- Çinli firmalar, dünya pazarını ele geçirmek için bir arayış başlattı.
- geçir
- {f} thread
I don't like sewing because I can't thread the needle.
- İğneye iplik geçiremediğim için dikiş dikmeyi sevmiyorum.
- gözden geçirmek
- view
- harekete geçirmek
- set in motion
- kayda geçirmek
- record
- ele geçirmek
- seize
- kendinden geçirmek
- ravish
- ele geçirmek
- invade
- bir daha gözden geçirmek
- revise
- ele geçirmek
- get hold of
- evrim geçirmek
- to evolve
- geçir
- {f} undergone
Tom has already undergone surgery.
- Tom zaten ameliyat geçirmiş.
- gözden geçirmek
- survey
- gözden geçirmek
- revise
I have to revise for a biology test.
- Biyoloji testi için gözden geçirmek zorundayım.
- gözden geçirmek
- examine
- hafta sonunu geçirmek
- weekend
- harekete geçirmek
- arouse
- iyi vakit geçirmek
- have a good time
- kayda geçirmek
- file
- kendinden geçirmek
- intoxicate
- sıkıdenetimden geçirmek
- to censor
- yeniden gözden geçirmek
- revise
- yerine geçirmek
- substitute
- zaman geçirmek
- spend
- (kitap) gözden geçirmek
- browse
- -e geçirmek
- transmit to
- ameliyat geçirmek
- have an operation
- birbirine geçirmek
- entwine
- birbirine geçirmek
- mate
- birbirine geçirmek
- engage
- boyunduruk geçirmek
- yoke
- dikkatle gözden geçirmek
- scrutinize
- elden geçirmek
- handle
- elden geçirmek
- overhaul
- elden geçirmek
- go over
- ele geçirmek
- recapture
- ele geçirmek
- lay one's hands on
- ele geçirmek
- retrieve
- ele geçirmek
- occupy
- ele geçirmek
- grab
- ele geçirmek
- take possession of
- ele geçirmek
- lay hands on
- ele geçirmek
- purchase
- ele geçirmek
- glom
- ele geçirmek
- confiscate
- eline geçirmek
- get one's hands on
- eline geçirmek
- get hold of
- geçir
- (Bilgisayar) migrate
- geçir
- undergo
The surgeon persuaded me to undergo an organ transplant operation.
- Cerrah beni bir organ nakli operasyonu geçirmem için ikna etti.
Her mother is going to undergo a major operation next week.
- Onun annesi gelecek hafta önemli bir ameliyat geçirecek.
- geçirme
- charge
Tom was charged with embezzling money from the city.
- Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.
- gömlek geçirmek
- jacket
- görüp geçirmek
- experience
- görüp geçirmek
- live through
- gözden geçirmek
- bone up
- gözden geçirmek
- revision
- gözden geçirmek
- go over
I'd like to go over the information you've collected.
- Topladığınız bilgileri gözden geçirmek istiyorum.
I want to go over these numbers with you.
- Bu sayıları seninle gözden geçirmek istiyorum.
- gözden geçirmek
- inspect
- gözden geçirmek
- run through
- gözden geçirmek
- (Politika, Siyaset) review to
- gözden geçirmek
- flyspecking
- gözden geçirmek
- pass something in review
- gözden geçirmek
- scrutinize
- gözden geçirmek
- look into
- gözden geçirmek
- (Ticaret) scan
- gözden geçirmek
- browse
- gözden geçirmek
- run over
- göğüs geçirmek
- sigh
- ipe geçirmek
- string
- iç geçirmek
- heave
- iç geçirmek
- sigh
- kayda geçirmek
- enrol
- kayda geçirmek
- chart
- kayda geçirmek
- enroll
- kaza geçirmek
- wreck
- kaza geçirmek
- have an accident
- kenar geçirmek
- edge
- kriz geçirmek
- have a fit of hysterics
- krizi geçirmek
- turn the corner
- kılıf geçirmek
- cover
- kırıp geçirmek
- destroy
- kırıp geçirmek
- bring down the house
- kırıp geçirmek
- (deyim) play havoc with
- kırıp geçirmek
- amuse
- kırıp geçirmek
- rage
- kışı geçirmek
- spend the winter
- mile geçirmek
- pivot
- tahta geçirmek
- enthrone
- tekrar gözden geçirmek
- double check
- tekrar gözden geçirmek
- go over
- vakit geçirmek
- spend time
- vakit geçirmek
- monkey around
- vakit geçirmek
- fiddle around
- vakit geçirmek
- luxuriate in
- vakit geçirmek
- kill time
We played cards to kill time.
- Vakit geçirmek için kart oynadık.
- vakit geçirmek
- while away the time
- vakit geçirmek
- loaf
- vakit geçirmek
- pass the time
What do you do to pass the time?
- Vakit geçirmek için ne yaparsın?
- vakit geçirmek
- monkey about
- vakti geçirmek
- while away
- vaz geçirmek
- turn
- yerin dibine geçirmek
- mortify
- zaman geçirmek
- kill time
- zaman geçirmek
- spend time
- zaman geçirmek
- while away
- ömür geçirmek
- live
- geçir
- underwent
After the incident, our relationship underwent a sudden change.
- Olaydan sonra ilişkimiz ani bir değişim geçirdi.
I underwent major surgery last year.
- Geçen yıl büyük bir ameliyat geçirdim.
- geçirme
- passing
I love passing time with you.
- Seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
- geçirme
- transmission
- kırıp geçirmek
- ravage
- bilgisayara geçirmek
- activation computer
- bir yeri ele geçirmek
- To capture a lot
- boş vakit geçirmek
- to spend leisure time
- cinnet geçirmek
- lose one's mindto have a hysteria attack
- elden geçirmek
- dust down
- evrim geçirmek, gelişmek
- to evolve, to develop
- geçir
- {f} wick
- gözden geçirmek
- Revise, review
- gözden geçirmek
- Scrutinize, go over, look over, inspect, review, examine, look through
- gözden geçirmek
- take a fresh look
- gün geçirmek
- day to spend
- halka geçirmek
- ring
- kafasına geçirmek
- head to pass
- kalp krizi geçirmek
- Have a heart attack
- kışı geçirmek için yapılan çoban kulübesi
- The shepherd's hut to spend the winter
- sinir krizi geçirmek
- have a nervous break downhave a fit, throw a fit : To have a sudden illness with stiffness or jerking of the body. - "Our dog had a fit yesterday."informal To become angry or upset. - "Father will throw a fit when he sees the dent in the car." - "Howard will have a fit when he learns that he lost the election." - "When John decided to drop out of college, his parents had fits."hysterics : when you are unable to control your behaviour or emotions because you are very upset, afraid, excited. - "She went into hysterics when she heard about her husband."have hysterics : be extremely upset or angry. - "Mum'd have hysterics if she knew what you'd done."in hysterics : if someone is in hysterics, they are laughing and not able to stop. - "The audience was in hysterics."
- siyanürden geçirmek
- cyanide to review
- süzekten geçirmek
- Strain
Strain the chickpeas.
- vakit geçirmek
- Spend (one's) time
- geçirme
- permeation
- geçirme
- tracing