They found it difficult to earn a living.
- Onlar geçinmeyi zor buldu.
Tom doesn't know what Mary does for a living.
- Tom Mary'nin geçinmek için ne yaptığını bilmiyor.
I can't get by on such a small income.
- Böylesine küçük bir gelirle geçinemem.
It's hard to get by on minimum wage.
- Asgari ücretle geçinmek zordur.
He is rather hard to get along with.
- Kendisiyle geçinmek çok zordur.
It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
Tom is easy to handle.
- Tom'la geçinmek kolaydır.
It's hard to get by on minimum wage.
- Asgari ücretle geçinmek zordur.
I'm sure Tom knows enough French to get by.
- Tom'un geçinmek için yeterli Fransızca bildiğinden eminim.
It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
He is difficult to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
Do you know what Tom does for a living?
- Tom'un geçinmek için ne yaptığını biliyor musun?
The refugees in that camp have been living from hand to mouth for a month.
- O kamptaki mülteciler bir aydır kıt kanaat geçinmektedirler.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
It's getting harder and harder to make a living.
- Geçinmek gittikçe zorlaşıyor.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
A job is not merely a means to earn a living.
- Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.
They looked forward to a time when they would no longer have to live from hand to mouth.
- Artık kıt kanaat geçinmek zorunda olmayacakları zamanı dört gözle bekliyorlardı.
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.