Most people have to work for their livelihood.
- Çoğu kişi geçimleri için çalışmak zorunda.
He's the sole breadwinner for the family.
- O, ailenin geçimini sağlayan tek kişi.
He brings home the bread and butter.
- Evinin geçimini sağlar.
Sami's family supported Layla.
- Sami'nin ailesi Leyla'nın geçimini sağladı.
Sami and his neighbors raised money to support Layla.
- Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.
I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
- Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
Tom and Mary have trouble getting along.
- Tom ve Mary'nin geçim sorunu var.
Tom drives a truck for a living.
- Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.
He makes a living as a salesman.
- Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.