I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
In childhood, time passes slowly.
- Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
Time passed very slowly this week.
- Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs on dakika geç kaldı.
The train is ten minutes behind today.
- Tren bugün on dakika geç kaldı.
I passed by four houses.
- Dört evin önünden geçtim.
After she had passed her driving test, she bought a car.
- Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
Tom skipped dinner saying he was too tired to eat.
- Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.
I want to hear the whole story, and don't skip any details.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.
My best friend walked by and totally ignored me.
- En iyi arkadaşım yanımdan geçti ve beni tamamen görmezden geldi.
The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us.
- Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.
Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode.
- Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.
Wolfgang switched to German.
- Wolfgang Almancaya geçti.
I need to go over my notes.
- Notlarımı gözden geçirmeliyim.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs on dakika geç kaldı.
The train was ten minutes behind time.
- Tren on dakika geç kaldı.
Ten to one you can pass the test.
- Bire on testi geçebilirsin.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
How fast can a year go by!
- Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!
I go by that shop every morning on my way to school.
- Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
Just one year has gone by since my friend died.
- Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.
Ten years have gone by since her death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
I am sure of his passing the examination.
- Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.
It was just a passing infatuation.
- O sadece geçici bir sevdaydı.
I went over the report.
- Ben raporu tekrar gözden geçirdim.
Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
- Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
You must take care when you cross the road.
- Yolu geçerken dikkat etmelisin.
The temperature exceeds 30 degrees in the shade.
- Sıcaklık gölgede 30 dereceyi geçiyor.
My annual income exceeds five million yen.
- Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.
They are constantly trying to outdo each other.
- Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
A car passed by at top speed.
- Bir araba son hızla geçti.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
- Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.