geçerliliği

listen to the pronunciation of geçerliliği
Türkçe - İngilizce
valid

The validity of gender identity disorder has become highly controversial in politics. - Toplumsal cinsiyet kimliği bozukluğunun geçerliliği siyasette son derece tartışmalı bir hal almıştır.

Can you prove the validity of your assertion? - İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?

(Bilgisayar) validity

Your argument has no validity. - Sizin iddianızın hiçbir geçerliliği yoktur.

The validity of gender identity disorder has become highly controversial in politics. - Toplumsal cinsiyet kimliği bozukluğunun geçerliliği siyasette son derece tartışmalı bir hal almıştır.

geçerli
(Hukuk) valid

This is a valid point of view. - Bu geçerli bir bakış açısıdır.

The ticket is valid for a week. - Bilet bir hafta geçerlidir.

geçerliliği kalkmış
expired
geçerliliği kalmamış kanun
dead letter
geçerli
{s} available

Such extra-curricular classes are available only for children who have difficulties in science. - Böyle müfredat dışı dersler yalnızca fende zorluk çeken çocuklar için geçerlidir.

This offer is available for a limited time only. - Bu teklif sadece sınırlı bir süre boyunca geçerlidir.

geçerli
viable
geçerli
operative
geçerli
acceptable
geçerli
desired, acceptable, in demand, popular, in vogue
geçerli
{s} ruling
geçerli
{s} eligible
geçerli
far-out
geçerli
in effect

The curfew is in effect until 6:00 in the morning. - Sokağa çıkma yasağı, sabah 6.00'ya kadar geçerlidir.

geçerli
(Ticaret) salable
geçerli
tolerable
geçerli
living
geçerli
pertinent
geçerli
(İnşaat) nominal
geçerli
force

The Julian calendar was in force in Russia. - Jülyen takvimi Rusya'da geçerliydi.

geçerli
recognized
geçerli
(Ticaret) prevalent
geçerli
comprehensive
geçerli
(Politika, Siyaset) most appropriate
içerik geçerliliği
(Pisikoloji, Ruhbilim) content validity
geçerli
in force

The Julian calendar was in force in Russia. - Jülyen takvimi Rusya'da geçerliydi.

geçerli
sound
geçerli
in use
geçerli
current

If there's something more terrifying in the world than eternity, then it's probably the current progress of my diploma thesis. - Dünyada sonsuzluktan daha korkunç bir şey varsa, o zaman bu muhtemelen benim diploma tezinin geçerli ilerlemesidir.

The old belief is still widely current. - Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.

geçerli
orthodox
geçerli
legal
geçerli
a valid
Geçerli
default
analitik yöntem geçerliliği
(Tıp) analytical method validation
antlaşmaların geçerliliği
(Hukuk) validity of treaties
geçerli
prevailing
geçerli
valid, effective, cogent
geçerli
current, valid, in effect
geçerli
admissible
geçerli
effective

The law will be effective from the 1st of April. - Yasa 1 Nisan'dan itibaren geçerli olacak.

geçerli
valid; current, in use, in force, in effect
geçerli
effectual
geçerli
passable

Although I speak passable French, don't expect me to be able to give a speech at Jérôme's wedding. - Geçerli Fransızca konuşmama rağmen benim Jérôme'nin düğününde konuşma yapabileceğimi bekleme.

He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German. - O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.

geçerli
farout
geçerli
{s} regnant
geçerli
{s} received
kriter geçerliliği
(Pisikoloji, Ruhbilim) criterion validity
kriter geçerliliği
criterion-related validity
Türkçe - Türkçe

geçerliliği teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

geçerli
Yürürlükte olan, uygulanan, muteber: "Başka bir yazımızda da Türkiye'de hâlâ geçerli olan üç takvimin (resmî, hicri, miladi) esaslarını yazacağım."- B. Felek
geçerli
Beğenilen, tutulan, sürümü olan
geçerli
Yürürlükte olan, uygulanan, muteber
geçerliliği